Modern zamanlarda dünyanın göz bebeği haline gelen Dubai, son 10 yıl içinde geçirdiği dönüşümle sadece şehirleşme ve mimari açısından değil her anlamda bir ilerleme ve kalkınma simgesi haline geldi.
Romantik çağlarda yaşayan İspanyol denizciler, çizdikleri haritanın köşesine hayalî bir küçük ada kondururlarmış, sevgililerine hediye olsun diye. Dünyanın keşmekeşinden kurtulup yalnızca sevdikleriyle olmak istemelerinin bir nişanesiymiş bu. Büyük şehirlerin güvensiz ortamından, yoğun temposundan, stresinden, her türlü kirliliğinden kaçarak, her zaman tepede ışıldayan bir güneş, masmavi ve berrak denizler, mutlu, asude bir kara parçasına sığınmak ihtiyacını bugün kim hissetmez ki? Düşünün, dünyada, hem de istediğiniz kıtadan seçebileceğiniz, özel güvenlik sistemi olan bir adada, türlü çiçekler ve meyve ağaçlarıyla dolu bir bahçe içindeki villada, sevdiklerinizle baş başa, mutlu bir hayat sürmenin mümkün olduğu bir şehir var yeryüzünde, hem de modern hayatın getirdiği konfor ve teknolojiden vazgeçmeden. Tabii bunun için maddi imkânların yerinde olması gerekiyor.
1960’larda yalnızca küçük bir balıkçı şehriydi, bir de inci çıkartmakla bilinirdi. 1990’lar sonrası uygulanan politikalar sonucunda ve Hong Kong’un Çin’e devredilmesinden sonra, bölgenin ticaret başkenti olma yolunda ilerleyen şehir, 2000’lere gelindiğinde dünyaya adını büyük projelerle duyurmaya başladı ve şimdilerde bölgenin en önemli ticaret ve turizm başkenti haline geldi Dubai. Arap Yarımadası’ndaki yedi Arap Emirlikleri’nden en büyük ikinci emirliği, fakat en lüks ve en modern olanı. (Birleşik Arap Emirlikleri, dünyada kişi başına düşen milli gelirin en yüksek olduğu ülkelerin başında geliyor.) Son yirmi yılda çıkartılan petrolle birlikte, Dubai’nin çehresi değişmeye başladı. Bu değişimde petrolden daha çok, bölgenin fi nans merkezi olması büyük rol oynuyor; çünkü çıkartılan petrolün geliri, sadece %8’i kadar. Turizmin ekonomideki payı %40. Gümrüksüz alışveriş sayesinde, Dubai adeta bir alışveriş cenneti haline geldi. Şimdi “Ortadoğu’nun tüccarlar şehri” diye anılır oldu.
Bir zamanların çöl ortasındaki şehrinde, enteresan projelere imza atılıyor, özellikle bina tasarımları açısından. Bunlardan en ilgi çekici olanlarından ikisi, palmiye şeklindeki yapay ada ve 300 takımadadan oluşan dünya haritası. Şehrin otelleri de fazlasıyla lüks, hatta dünyanın en lüks otellerini barındırıyor şehir. Şeklinden dolayı Yelken Otel diye bildiğimiz bina, dünyanın ilk yedi yıldızlı oteli. Banyo muslukları dahi altından yapılmış, 50. katında özel bir helikopter pisti ve özel müşterilerini karşılamak için Rolls Royce marka arabaları, denizin üç kat aşağısında ise, etrafı camla çevrili bir gazinosu var. Yelken Otel, “Burj Dubai” ya da “Burj el-Arab” olarak da anılıyor ve dünyanın en yüksek binası olma unvanına sahip (818 m). Karadan tam 300 metre uzaklıkta, çelik ve camdan yapılmış bir otel. Dünyaca ünlü şarkıcılar şehre konser vermeye geliyor. Fakat bunca insanı Dubai’ye çeken etkenlerin başında, vergisiz alışveriş yapmanın tadına varmak geliyor olmalı.
Dubai’ye gitmek için, en iyi seçeneklerden birisi turlara katılmak. Çünkü bu şekilde gittiğiniz takdirde, uçak biletleri ve otel fi yatları çok uygun olabiliyor. Birleşik Arap Emirliği, Türk vatandaşlarına vize uyguluyor ama korkuya mahal yok, çünkü saatlerce kuyrukta beklemiyorsunuz. Vize alırken en önemli ayrıntı, Dubai’de bir otelde rezervasyon yaptırılmış olması. Günümüzde, internet marifetiyle, cebinize uygun bir yerde rezervasyon yaptırmak hiç de zor değil. Türkiye’den vize alamazsanız, fakat yine de Dubai’ye gitmek isterseniz, bunun da alternatif yolları var. Emirates Havayolları, Dubai bağlantılı bir seferle Uzakdoğu’ya yapılan yolculukta, yolcuya kefi l oluyor. Ayrıca otel fi yatları biraz daha aşağı çekiliyor ve vize işlemlerini havayolları hallediyor. Eğer otel rezervasyonu yaptırdıysanız, Türkiye’den vize beklemenize gerek kalmıyor. Gideceğiniz otelin rezervasyon teyidi ve yetkilisinin telefon numarasını alıyorsunuz. Dubai Havalimanı’na inince, pasaport polisine gidip, pasaport kontrolü öncesinde gideceğiniz salonda, otel rezervasyonu yapan bankolar tarafından karşılanıyorsunuz. Yanınızda rezervasyon kağıdı yoksa, rezervasyon yapanların isimlerini bilmeniz de kâfi . Ücretsiz olarak, kalacağınız oteli arayıp rezervasyon kağıdını fakslatıyorsunuz. (şehir içi telefonlar ücretsiz.) Bunun için tayin edilmiş özel görevliler var. Sonra bu teyit kağıdıyla pasaport bölümüne gidiyorsunuz. Otel rezervasyonunu kontrol eden görevli, orada kalacağınız günler için gerekli olan vizeyi sorgu doğrudan veriyor. Şehre gitmek için hemen oradaki otobüsleri tercih edebilirsiniz fakat petrolün bol olduğu bir ülkede taksiye binmekte de pek mahzur olmasa gerek.
Dubai’de yaşayanların çoğu yabancı, Hintli sayısı %55 iken, Dubai’nin kendi vatandaşları bu yüzdeden ancak %20 oranında pay alabilmiş. Hintli sayısındaki bu fazlalık hükümeti bazı tedbirler almaya sevk etmiş, artık Hintlilere oturma izni vermiyorlar.
Mevsimin bir gereği ya da cilvesi olarak, yaz aylarında hayat kapalı mekânlara sığdırılıyor. Çünkü sıcaklık ve nem bir araya gelince, insanlar için katlanılmaz bir hale geliyor. Bilhassa Temmuz, Ağustos aylarında sokaklarda yürümek neredeyse imkânsızlaşıyor. Belki de Dubai’yi kış aylarında ziyaret etmekte fayda var. Çünkü Ocak ayında hava sıcaklığı en yüksek 25°C iken Temmuz’da 42°C olabiliyor. Şehrin hayat bulduğu eski merkez, Dubai Nehri’nin kıyısında. Uçsuz bucaksız çöllerin, sarp dağların arasına sıkışmış şehre hayat bahşeden nehir, Dubai’yi Deira ve Bur Dubai olarak iki ana bölüme ayırır. Nehrin etrafı, hem geleneksel ahşap gemilerle yapılan deniz ticareti, hem de pek çok ürünün satıldığı pazarlarla canlanıyor. Deira kıyısındaki baharat çarşısı görülmeye değer. Nehrin iki kıyısı arasında, geleneksel ulaşım aracı ‘abra’larla yapacağınız kısa bir yolculuk, eski ve yeninin, geleneksel ile modernin arasındaki farkları görmenizi sağlayabilir. Dik taş merdivenlerden, bir iki cambazlık numarasıyla inilip binilen bu taşıtlarda, yolculuk ederken, muhtemel bir çarpışmaya karşılık, sıkı sıkı tutunmak gerekebilir.
Nehrin karşı kıyısı Bur Dubai’deki tarihî Bastakiya bölgesi, 1900’lerde İranlı tüccarlar tarafından kurulmuş. Labirenti andıran daracık sokaklar, pastel kum renkli binalar ve binaların üstünde yükselen rüzgar kuleleri, şehrin siluetini oluşturuyor. Bu rüzgar kuleleri, dikdörtgenler prizması şeklinde tasarlanmış ve en hafi f esintiyi dahi yakalayıp evi serinletmeye yarıyor. Görülmeye değer bir yer El-Fahidi müzesi. Vaktiyle, denizden gelen saldırılara mani olmak için inşa edilmiş. Müzede, yükünü boşaltan ahşap yük gemisi, gelin hazırlama, Arap çarşısında alışveriş yapanların canlandırmaları görülebilir. Bu kıyıda, ipeklilerden pamuklulara kadar türlü kumaşların satıldığı Kumaş Pazarı, sonra meyve sebze ve balık pazarı yer alıyor. Bilhassa, Hindistan’dan gelerek buraya yerleşen göçmenler, bölgeye kendi kültür ve gelenekleriyle renk katıyorlar. Birbirinden güzel, göz kamaştırıcı mücevherlerin sergilendiği Altın Çarşısı da meraklılarını bekliyor. Burayı gören kişi, Dubai’ye niçin Altın Şehir dendiğini az çok tahmin edebilir. Alışveriş Festivali ve Yaz Sürprizleri Festivali’nde altın fi yatları daha düşük tutuluyor, fakat illâ ki pazarlık yapmak lâzım. Modern alışveriş merkezleri, gökdelenler, lüks oteller, akıllı evlerden sonra, nehir kenarında geleneksel çarşı pazarlarda dolaşmak, Arap mutfağını keşfetmek de insana başka bir tat veriyor. Çarşıları gezdikten sonra, dilerseniz steril ve kilometrelerce uzunluktaki modern plajlarda güneşlenebilir, çölde safari heyecanına katılabilir, at ve deve yarışlarında kendinizi sınayabilirsiniz.
Birçok kişinin Dubai’ye vergisiz alışverişten dolayı geldiğini söylemiştik. Belki bunların içinde hanımlar sayıca daha fazladır, çünkü alışveriş deyine akla hemen kadınlar gelir. Fakat Dubai’de alışverişe sınır yok. Burada teknolojik-elektronik aletler de dünya standartlarından çok ucuza satılıyor. Bu da beylerin hoşuna giden kısım olsa gerek. Ayrıca Ortadoğu’nun spor başkenti olma vasfını da taşıyor Dubai. Dünya standartlarında golf merkezleri, tenis kortları, at yarışları, ralli araba yarışları, yelken, bu sporlardan sadece bir kısmı. Spordan yorgun düşüp de acıktığınız vakit, Çin, Arap, Th ai, Japon ve Avrupa mutfaklarından pek çok alternatifi bulacağınız yerler mevcut. Dubai’de rüyalar ülkesindeymiş gibi vakit geçirmek mümkün. Bütün bunlardan sonra, deve üstündeki çöl bedevilerinin küçümsenmesi ne kadar yersiz ve asılsız kalıyor.