Orhan Gencebay

orhangencebay

Tek bir lisanın konuşulduğu sınırların kalktığı bir dünya hayal ediyorum

Şarkılarıyla bir döneme damgasını vuran, ömrünü sanata adamış, “Baba” lakaplı sanatçı Orhan Gencebay dünyadaki haksızlıklara ve kötülüklere müzikle direniyor. Sevda şarkılarının yanında “Batsın bu dünya” gibi protest şarkılara da imza atan Gencebay, son dönemde üzerine çalıştığı “Canım Türkiye’m bestesiyle Türkiye’deki birlik beraberliğe dikkat çekiyor. Türkiye’de barışın geleceğine dair umutlu olduğunu belirten Gencebay, ileride tek bir lisanın konuşulduğu ve sınırların kalktığı bir dünya hayal ettiğini söylüyor.

Müzik hikâyeniz nasıl başlıyor?

Küçük yaşlarda sevdiğim sanatçılar vardı. Bayram Aracı onlardan biriydi. Çok iyi bağlama çalan birisiydi. Ben ondan çok etkilendim. O yıllarda bağlamanın adını mandolin diye biliyordum. Anneme bana mandolin almalarını söyledim. Bir gün babam mandolinle eve

geldi. Bende görünce “Benim istediğimin sapı uzun bunun ki kısa” dedim. Babam da bana “Aldık bir daha geri veremeyiz. Sana bir hoca lazım” dedi. Emin Tarıkçı öğretmenim oldu. Berberlik yapıyordu ama aslında keman üstadıydı. Kırım’dan gelip Türkiye’ye yerleşmişti. Ukrayna Senfonisi’nde opera yapmış bir müzisyendi. Samsun’da opera olmadığı için baba mesleği berberlik yapıyordu. Aynı zamanda mandolin ve keman dersleri veriyordu. Klasik müziğin temel prensibini ondan öğrendim.

Önce Türk müziğini değil, klasik batı müziğini öğrenmişsiniz. İlginç…

Evet. İyi ki öyle oldu. Kazayla da olsa çok faydasını gördüm. Bir ay içinde notayı öğrendim. Fakat gönlüm bağlamadaydı. 7 yaşımda bağlamaya sarıldım ve o gün bugündür yanımda.

Türk sanat müziği ile ne zaman tanıştınız?

12 yaşlarımda. Babam Türk sanat müziğini çok severdi. Hafız Burhan’ın hayranıydı. Sesi de çok güzeldi. Akşamları evde ilahiler ve kasideler okurdu. O da müzik aleti çalmak için uğraşmış, ama başaramamış. Demokrat bir ailem vardı. Çok mutlu bir aileydik. Dört kardeşiz. Dördümüzde de ayrı yetenekler vardı. Kız kardeşime mandolin çalmayı ben öğrettim. Kendisi keman ve akordeon çalardı. Ağabeyimin sesi çok güzeldi.

Siz ailenin nesiydiniz?

Ailenin en ısrarcısıydım. Klasik müzik, halk müziği, caz, rock gibi müzik alanlarıyla ilgilendim. 10 yaşımda beste yapmaya başladım. Fakat o dönemlerde müzik okulu yoktu. Türk Müziği Devlet Konservatuarı 1976 yılında kuruldu. Tuhaftır ki Türkiye’de Batı Müziği Devlet Konservatuarı 1936 yılında kurulmuştu.

Müziği meslek olarak yapmaya ne zaman başladınız?

23 yaşlarımda. Yani 17 yıl sonra. O yaşıma kadar hiç meslek edineceğimi düşünmüyordum. Sonra TRT’ye girdim. Belediye düzeyindeki konservatuarlarda bulundum. Fakat o yerler beni tatmin etmiyordu. Daha iyi olması lazımdı. Kendinizi nerede görmek istiyordunuz Kendimin değil Türk müziğinin daha iyi yerlerde olması gerektiğini düşünüyordum. Buna ihtiyaç vardı. Bazı değerlerimiz tabulaştırılmıştı ve bu tabuların yıkılması gerekiyordu. Tabulaştıran mekanizma neydi? O zamanlar TRT bunu yapıyordu. TRT görevi olmamasına rağmen yasaklar koyuyordu. Oysa TRT akademik bir yer değildi, görevi sadece yayıncılık yapmaktı. Fakat orada kurallar koyan bir takım kişiler vardı.

Siz TRT’den bu kısıtlamalar yüzünden mi ayrıldınız?

Türk müziğinin çok daha iyi olması için yapılacak şeyler olduğunu düşünüyordum ve müzik otoritelerine “Bunlarıneden yapmıyoruz?”diyordum. Onlar da benim yeteneğimi biliyorlardı ve benim için “Harika Çocuk” diyorlardı. Hakkımda söylenilenleri umursamıyordum. Çünkü benim için önemli olan Türk müziğinin nasıl bir noktada olduğuydu. Zaman zaman onlara karşı çıkıyordum. Bu yüzden resmî müzisyenlerin birçoğu beni dışladı.

Siz yaptığınız müziğe arabesk demiyorsunuz. Fakat bir kesim icra ettiğiniz müziğe arabesk dedi.Bu sizi rahatsız etti mi?

Etti. Arabesk eski Mısır’dan İslamiyet öncesi yayılan çok değerli bir kavramdır. Benim yaptığım müziğin bununla ilgisi yoktur. Ben Türk müziğinin devamıyım. Yaptığım müziğe Gencebay tarzı da denir. Halk beni sevdi. Şöhretli biri olmuştum. Şöhretli biri olmak için çalışmadım aslında. Müzikte başarılı olmak için çalıştım ve şöhret oldum. Halkımız bana kimseye göstermediği ilgiyi gösterdi. Bunu kıskananlar bana çamur atmak istediler ve arabeskçi dediler. Onlara göre arabesk olumsuz olan her şeydi. Benim müzikteki bilgi ve becerimi görüyorlardı. Çünkü bilgi ile hareket ediyordum. Onlar da bunu biliyordu ve o yeteneğe sahip olmadıkları için kıskanıyorlardı.

Dünya Gurbet Diyarı

Arabeski kırdan kente göç eden insanların hikâyesiyle bütünleştirenler var. Arabesk varoşların müziği olarak algılanıyor. Siz bu görüşlere katılıyor musunuz?

Ben buna şiddetle karşıydım. Bazı arkadaşlarımız şöhret olmak için her istenilen şeye razı gelmişler. Ben öyle değildim. Ben şöhret olmak istemedim. Sadece yaptığım müziği her kesim dinlesin istiyordum. Büyük ölçüde başardım.

Yazdığınız sözlerde hep bir direniş ve protest tavır oldu. Sizin beyefendi kişiliğinizi herkes bilir. Bu dengeyi nasıl kurudunuz?

Allah’ın yarattığı saflığa isyan etmeyi düşünmek aklımdan geçmez. Ben Allah’a teslim olan biriyim. Çıkmaza girdiğimizde doğruyu onun kurallarıyla buluruz. Bakıyorum ki insanlar o doğal güzelliklerin dışına çıkıyorlar ve yanlış şeyler yapıyorlar. Kâinatın bir düzeni var. İlahi adalet var. İnsanlar bencilliklerine yeniliyorlar. Zaten mesele bundan kaynaklanıyor. Ben bu dünyayı gurbet yeri olarak tanımlıyorum. Benim için sıla öteki dünyadır. Bu gurbet yerinde yapmamız gereken şeyler var. Bilgi varsa adalet vardır. Bilgiye saygı duymak adaleti getirir. “Adalet değerlerin yerine konması demektir.” diyor Mevlâna. Benim adalet kavramını bozmak isteyenlere tepkim var. “Batsın Bu Dünya” derken “Daha güzel, daha adil sevgi dolu bir dünya için barış için, insanlık için batsın bu dünya” diyorum. Demek ki bu değerleri arıyorum. Bulamadığımda “Batsın bu dünya” diyebiliyorum. Ama kimseyi kırmak için söylemiyorum.

Kendinize oto sansür uyguluyor musunuz?

Tabii. Gönül kırmamaya özen gösteririm. Her gönle de cevap verebilmek elbette mümkün değil. Sorun her zaman vardır. Bu sorunlar insanların bencilliğinden vardır. Bütün dünyaya bakın her yerde tatsızlık var. Özellikle son zamanlarda sanki birisi düğmeye bastı ve olumsuz olaylar artarda gelmeye başladı. Ben de bestelerimde dünyanın sorunlarına eğildim. “Batsın Bu Dünya”yı yaptığımda Türkiye’de sağ-sol olayları vardı. Kardeş kardeşi vuruyordu ve ülkemizi bölmeye çalışıyorlardı. Bugün de toplumu Alevi-Sünni, Kürt-Türk diye ayırıyorlar. Ama biz sağlam durursak kimse bir şey yapamaz.

Orhan Gencebay müziği bir döneme damgasını vurdu. Peki bugün için nasıl mesajlar veriyor?

Milli duyguları yüksek olan biriyim. Yeni albümünde “Canım Türkiye’m” diye bir beste yaptım. Anavatan dünyadır. Doğduğumuz topraklar bizim vatanımızdır. Bunlar yaratanın bize bahşettiği lütuftur. Bunu iyi korumamız lazım. Ben Türkiye’mi korumak istiyorum. İnsanlara da milli hassasiyetleri hatırlatmaya çalışıyorum. Buna ihtiyacımız var. Benim için önemli olan önce insandır. Bestelerimde sadece aşkı değil her konuyu işlerim.

O günden bugüne sizde nasıl değişiklikler oldu?

1960’lar benim için çok üzücü yıllardı. İhtilal yaşadık. Adnan Menderes ve iki arkadaşı asıldı. Sonra Demirel dönemi geldi. Babam Demirel’i çok severdi. Ben de severdim. 70’lere doğru bir takım olaylar başladı. Muhtıra verildi ve sağ-sol olaylarına tanık olduk. O zamana kadar bestelerimi sevgi üzerine yapan ben olaylara kayıtsız kalamadım ve tepki gösterdim. 1980 yılında 12 Eylül yaşanmadan önce bir meseleden dolayı karakola gitmiştik. Karakoldan çıktıktan sonra ağlamıştım.

Neden?

Karakolda iki ayrı polis vardı. Sağ-sol olaylarından dolayı polisimiz de ikiye bölünmüştü. Bu yüzden ağladım. Ülkemi çok seven biri olarak çok üzüldüm. En kötü yıllardı. Kardeş kardeşi vuruyordu. 12 Eylül’e kadar korkunç üzüntüler yaşadım.

Erdoğan Düzenden Memnun Olmadığı İçin “Batsın Bu Dünya” Dedi

Pek çok hükümet geldi geçti. Sizin Turgut Özal’la da yakınlığınız oldu. O dönem siyasetle ve siyasetçilerle ilişkileriniz nasıldı?

Rahmetli Özal’ı çok severdim. O da bizi çok severdi. Yakın görüşürdük. Açık fikirli biriydi. Ben hiçbir zaman siyasi olmadım. Halkımızı kimler idare ediyorsa saygı duyarız. Biz tabii ki Özal’a oy verdik. Biz zamanında Bülent Ecevit, Süleyman Demirel’e de oy verdik. Önemli olan ülkemizin iyi olmasıydı. Hiç parti ayırmadık. İnsanlığa ve ülkemize hizmet için yaptık. Kim iyi hizmet ediyorsa “Allah razı olsun” dedik. Hz. Mevlâna “Hizmet erlerine yol açın. Onlar bize hizmet edecek yönetecekler. Onları sevelim koruyalım ki hizmetlerini iyi yapabilsinler” der. Kim olursa olsun hizmetini iyi yapsın hakka hukuka saygılı olup iyi icraatlarda bulunsun.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la dostluğunuz var. Sizin gözünüzde nasıl biridir?

Tayyip Bey’i uzun zamandan beri tanırım. Sayın Cumhurbaşkanımız insanlarla ve sanatçılarla ilişkileri çok iyi olan birisi. Sanata ve camiamıza çok faydası dokunmuştur. Şu anda da sanatla yakın ilişkisi olduğunu biliyorum. Kendisi iyi bir hatip olduğu kadar iyi de bir icracıdır. Rahmetli annesinin dua gecesinde okuduğu mülk suresini çok güzel yorumlamıştı. Bu ancak sanata yatkın olan bir yorumcunun icrası olabilirdi. Bu yorumu biz müzisyenler çok daha farklı değerlendiririz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşmasında “Batsın Bu Dünya” şarkısına atıfta bulunmuştu. Sanat ve siyasetin bu kadar iç içe olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Herkesin “Batsın bu dünya” demek için bir sebebi olmuştur. Ben o şarkıyı sağ-sol olaylarına tepki olsun diye yapmıştım. Türkiye çok kötü bir yere doğru gitmeye başlamıştı. Kurmuş olduğumuz sistemde yanlışlıklar vardı. Ben de böyle bir dünya olacağına bunu batıralım yenisini kuralım, dedim. Sayın Cumhurbaşkanımız da gidişattan memnun olmadığı için “Batsın Bu Dünya” demiştir.

Türkiye’de Etnik Ve Dînî Farklılık Vardır,Ayrılık Yoktur

Uzun bir sanat hayatından sonra ilk defa siyasetin içinde resmi bir görev aldınız. Çözüm sürecinde “Âkil İnsan” heyetine katıldınız. Bu görevden dolayı sizi eleştirenler oldu. Âkil heyetini bu yüzden mi bıraktınız?

Âkil olmamla birlikte bana bazı çevrelerden çok fazla saldıranlar oldu. Ben de olanlara çok üzüldüm. Âkillik onurlu ve şerefli bir görevdir. Ben bu görevi almaktan çok memnundum. Fakat sağlığım izin vermediği için “Âkil İnsan” heyetinden ayrılmak zorunda kaldım. Kalbimde ritim bozukluğu var. Stresli olduğumda kalp ritmim yükseliyor.

Çözüm sürecinde gelinen noktayı nasıl yorumluyorsunuz?

Barış ülkemizin her katmanı için gerekli. Dil, din, cinsiyet, ırk farklılıkları vardır ama ayrılığı yoktur. Devlet her vatandaşa aynı mesafededir. Bütün vatandaşlarımız kendi öz değerlerini yaşamalıdır. Bizim yasalarımız ve geleneğimiz böyledir. Biz bunları ne kadar yerine getirmişiz ayrı bir konu. Bugün yaşadığımız sorunlardan bazı meselelere karşı ne kadar eksik kaldığımızı görüyoruz. Bu sadece Kürt konusu değildir. Ülkemizin bütünlüğü ile ilgili bir barış konusudur. Bu ülke 6-7 Eylül ve 12 Eylül olaylarını yaşadı. Bunların hepsi barışı zedeleyen olaylardır. Artık bunları yaşamamalıyız Barış benim için, var olan bütün etnik ve dini kavganın son bulmasıdır. Temel prensiplerimizin korunmasından yanayım. Ülke olarak biz bir bütünüz. Binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan insanların torunlarıyız. Geleneklerimiz, göreneklerimiz aynı. Büyük ölçüde aynı dili konuşuyoruz. Biz Türk milletiyiz Bu söylediğimin ırkçılıkla zerre kadar alakası yoktur. Türkiye bir hukuk devletidir. Vatanı bölmemeliyiz.

Çözüm süreci nihai bir şekilde neticelenirse siyasetin içinde yer almak ister misiniz?

Siyasetin içinde değil, yaptığım bestelerle destek olmaya devam edeceğim. Az önce söylediğimi gibi yeni albümümde “Canım Türkiye’m” diye bir beste yapıyorum. Bu güne kadar kimseyi ırkı veya inancı yüzünden ayırmadım. Benim bir idealim var o da şu; bu dünya da tek bir lisan konuşsun ve sınırlar kaldırılsın. Ütopya
dahi olsa gönlüm bunu istiyor.

Telif Hakları Üzerine Çalışıyorum

Bundan sonra kendiniz için ne yapmayı planlıyorsunuz?

Telif haklarıyla ilgili çalışmalarım var. Onunla yoğun bir şekilde ilgileniyorum. Müzik sektörü çökmüştür. On binlerce sanatçımız sefil durumdadır. Sanatı sanatçı icra eder. Sanatçıyı korursak sanat yaşar. Ben bunu Sayın Erdoğan’a da izah ettim, “Sanatçıyı koru ki sanat yaşasın” dedim. Üretimi tamamen düşmüştür.
Bu gelecekte bize ait olan değerlerin gittikçe kaybolacağının delilidir. Bunun önüne geçilmesi lazım. Burada on binlerce insanın hakkı vardır. Bu sorunları birinci dereceden bizim camiamız bilir. Sektörümüzü kurtarmak için, sanatımızı daha iyi yerlere götürmek için bir proje üzerine çalışıyorum.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir