Osmanlı’da esnaf teşkilatları
Son yıllar tarihe belki de ekonomik krizlerin çağı olarak geçecek. Hemen her gün iflas eden bankalar, büyük şirketler, işsiz kalan sayısız insan ve böylece yitip giden umutlar günümüze damgasını vurmuştur şüphesiz. Tarihin hiçbir döneminde insanlar, geleceklerinden, herhalde bugünkü kadar endişe etmemişlerdi. Peki, böylesi bir iktisadi ortamda prensiplerinden sapmadan ayakta kalabilmenin yolu ne olabilir? Bu sorunun cevabını teknik anlamda ekonomistler verebilir ancak Kırmızı-Beyaz Hayat Kültür Dergisi olarak bu sayıda, her konuda dersler çıkarmamız gereken tarihe yöneldik. Askeri ve siyasi başarılarla her zaman övündüğümüz Osmanlı’da iktisadi hayat nasıldı? Bu soru bizleri doğrudan esnaf teşkilatlarına götürdü. Anlaşıldığı kadarıyla Osmanlı ekonomisinin en açık haliyle takip edilebildiği konu bu teşkilatlardır.
Esnaflar, büyük bir ekonomi sistemi içinde en küçük fakat en etkili gruplar olarak dikkati çeker. İnsanın bütün hayatı boyunca duyduğu ihtiyaçlar, yüzlerce ya da daha fazla uzmanlık dallarına ayrılmış meslek gruplarının elinde üretilmektedir. Osmanlı esnaflarındaki bu çeşitlilik şüphesiz ki aralarındaki ilişki biçimini etkilemiş ve organizasyon ile yönetimin sağlıklı yürütülebilmesi için kurumlaşmalara gidilmiştir. Osmanlı gibi büyük bir devlette bu denli geniş çaplı bir esnaf örgütlenmesi ekonominin sağlıklı ve istikrarlı ilerleyişinin en önemli etkeni konumundaydı.
Köklerini ahilik ve fütüvvet düşüncesinde bulduğumuz esnaf teşkilatlarının belki de bahsedilmesi gereken en önemli yönü bir ticaret ahlâkı anlayışını yerleştirmiş olmalarıdır. Öyle ki ticaret hayatında ahlakî düzen ve geleneklere aykırı bir hareket nadir görülüyor, eğer olursa bu örgütlerin müdahalesine ve mukabelesine sebep oluyordu. Böylece devletin herhangi bir müdahalesine gerek olmadan sosyal ve ticari düzen korunuyordu. Bu durum dönemin Avrupalı bürokratlarının da dikkatini çekmişti. XVI. asırda Fransa elçisi J. Chesneau ‘Düzen ve güvenlik inanılmaz derecede kuvvetli idi. Geceleyin şehirdeki muhafaza için elinde bir sopa ve fener ile gezen tek bir kimsenin dolaşması yeterli oluyordu’ demektedir. Bu sayıda, Osmanlı’da esnaf teşkilatlarının önemini ve ekonomideki yerini, konunun uzmanlarından ve yurt dışındaki çalışmalarıyla dikkati çeken İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Genç ile değerlendirme fırsatı yakaladık. Sayın Genç’in aktardığı bilgiler sayesinde esnaf örgütlerinin bilinmeyen yönleri ve büyük önemi bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu.
Bu sayıda ele alınan bir diğer konu da Kutsal Emanetler. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sonunda halifelik makamı ile birlikte İstanbul’a taşıdığı bu eşsiz hediyeler, Hz. Peygamber’den ve onun arkadaşlarından itibaren günümüze kadar varlığını devam ettirmiş ve onları bir kez bile olsun görenler için tarifi imkânsız duygulara vesile olmuştur. Başka hiçbir yerde, bir emanetin bu denli hürmetle korunduğu söylenemez. Bu nedenle söz konusu emanetleri bizler için ‘kutsal’ yapan değerler üzerinde durmak istedik.
23 Ekim 2011 tarihinde Van ve çevresinde meydana gelen depremin acıları hâlâ tazeliğini koruyor. Felakette hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ise sabır ve metanet diliyoruz. Umarız bu, ders çıkarmamız gereken son deprem olur ve bütün ülke olarak bir daha böylesine büyük acılar yaşamayız. Bir yandan da Kasım ayında, Kurban Bayramı’nı idrak edecek olmanın mutluluğu içindeyiz. Bütün okuyucularımızın bayramını şimdiden tebrik ediyoruz.
Ömer Bolat
Albayrak Grubu Genel Koordinatörü
Okumak için tıklayın.