Bilginin peşinde bir ömür Kâtip Çelebi ve mirası
Bir milleti güçlü kılan unsurların en başında geçmişi, kültür ve medeniyet mirası gelir. Medeniyetleri birbirinden ayrıcalıklı kılan özellik ise, yetiştirdiği “öncü isimler” ve onların dünya medeniyetler tarihine yaptığı katkılarda ortaya çıkar. Bu bakımdan Türk-İslâm medeniyetinin yetiştirdiği isimler dünyanın önde gelen bilim insanları olarak medeniyetin gidişatına yön vermişlerdir. Bundan yaklaşık 350 yıl önce yaşayan Kâtip Çelebi, tarihimizde bu anlamda iz bırakmış dünyaca ünlü bilginlerimizden biridir. Bu yüzden Kırmızı-Beyaz Hayat Kültür Dergisi’nin bu sayısında Kâtip Çelebi’yi ele aldık.
Bütün dünyada Hacı Halife diye tanınan Kâtip Çelebi tarihten coğrafyaya, astronomiden din bilimlerine ve sosyal-siyasi yaşama uzanıncaya dek geniş bir entelektüel alanda eserler vermiş üretken bir yazar ve münevverdir. Ünlü Avusturyalı tarihçi Joseph von Hammer onun hakkında şöyle der: “Kâtip Çelebi’nin takvim ve coğrafya eserleri olmasaydı, Osmanlı İmparatorluğunun tarihini yazmaya girişecek olan tarihçiler, muhtemelen körü körüne bir karanlığın içinde kalacaklardı.” Muallim Cevdet ise onun önemini şu sözleriyle vurgular: “Yalnız Türklerin değil bütün İslâm âleminin en büyük bibliyografyacısı Kâtip Çelebi’dir. Yeni coğrafya ve atlasıyla Türkiye’de ilk fennî uyanışı doğuran bilgindir. Türk ve İslâm medeniyetinin en yüksek mümessillerinden biridir.” Bu önemine binaen Kâtip Çelebi’nin hayatı, eserleri ve fikirleri üzerine onlarca doktora tezi ve makale yayınlandığını görüyoruz. Batı’da en çok tanınan bu Osmanlı bilgini üzerine ne kadar çalışma yapılsa az. Çünkü verdiği eserler bir ömre sığmayacak kadar geniş. Burada bütün bir ömrünü sadece bilgiye ve onun saygınlığına harcamış bir isimden söz ediyoruz.
Başta Keşfü’z-zünûn olmak üzere Cihânnümâ, Süllemü’l-vusûl, Takvîmü’t-tevârih, Fezleke gibi eserleri ile bugün bile dünyadaki bütün sosyal bilimcilerin yararlandığı büyük bir kaynak isim olan Kâtip Çelebi, Düstûru’l-amel ya da Mîzânu’l-Hak gibi eserleri ile de döneminin toplumsal gidişatını sorgulayan ve çözüm önerileri sunan duyarlı bir bilgindir. Bu bakımdan günümüzde nasıl bilim adamları yetiştireceğimizle ilgili en büyük prototiplerimizden biri sayılmalıdır. Bu çerçevede Kâtip Çelebi’yi daha iyi tanımak ve tanıtmak üzere, Kâtip Çelebi ile ilgili çalışmaları dikkat çeken Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa ile Kâtip Çelebi’nin kültür ve bilim tarihimizdeki yerini konu alan bir mülakat gerçekleştirdik. Prof. Karlığa’nın sözleri bir kez daha Kâtip Çelebi’nin bizim için ne kadar önemli olduğunu gösterdi.
Bunun yanı sıra, hayatımızda çoğu zaman ehemmiyetini fark edemediğimiz ancak ekmek ve su kadar bizimle ilgili olan bir diğer konuyu daha ele aldık: Çiçekler. Çetin kış ve sonbahar şartlarından ferahlık ve esenliğin sembolü bahar mevsimine geçişin müjdecisi çiçeklere bir de kültür hayatımız açısından bakalım istedik. Bu çerçevede özellikle yazılı kültürümüzde lâle, gül ya da karanfil gibi çiçeklerin ne anlam ifade ettiklerini; bu anlamlardan yola çıkarak günümüzde çiçeklere hangi gözle bakmamız gerektiğini irdelemeye çalıştık. Ortaya çıkan sonuç, çiçeklerin sandığımızdan daha çok anlamlara sahip olduğuydu.
Yaz mevsimindeyiz. Bu dönem, bütün bir sene boyunca okullarında gayret eden öğrencilerin tatil zamanı. Kimi mezun olan kimisi de bir üst sınıfa geçen bütün öğrencilerimizi tebrik ediyoruz. Ayrıca Ağustos, tarihimizin akışını değiştirip önümüze yepyeni bir gelecek sunan pek çok zaferin yaşandığı bir ay olması bakımından vatanımızın kurtuluşu uğruna kanını dökmüş on binlerce şehidimizi bir kez daha minnet ve şükranla yâd ediyoruz. Allah mekânlarını cennet eylesin.
Dr. Ömer Bolat
Albayrak Holding Genel Koordinatörü
Okumak için tıklayınız.