Lahor, İstanbul’un kardeş şehirlerinden biri. İki ülke insanı arasında, dünyanın başka memleketlerinde göremeyeceğiniz bir yakınlık ve ünsiyet hâsıl olmuş. Tarihi, kültürel ve siyasal alanlarda Türkiye ve Pakistan her zaman olumlu ilişkiler yürütmüştür. Bu iyi ilişkiler, giderek ekonomi ve hizmet alanlarına da yansıyor. Bu durumun son örneği Albayrak Holding’in Lahor’un çöp ve katı atık ihalesini kazanması.
Pakistan’ın batı kesimindeki en büyük yerleşim birimi ve Pencap eyaletinin başkenti olan Lahor, on milyonu geçen nüfusu bakımından da ülkenin en büyük ikinci şehridir. Meşhur İndus ırmağının büyük kollarından biri olan Ravi bu şehirden geçiyor. Lahor bölgenin en eski şehirlerinden biri aynı zamanda. Bazı Hindu tarihçileri şehrin adının, tanrıkral Ramacandra’nın oğlu Lava’dan geldiğini iddia etseler de tam olarak bu ismin nereden geldiği bilinmiyor. Bu bölgede İslâm kültürünün yerleşme süreci, Gazneli Mahmud’un 1014’te şehri fethetmesiyle başladı. Bu fetihten sonra şehir bölgenin merkezi konumuna gelerek devletin en gözde şehirlerinden biri oldu. Özellikle sûfîlerin etkili faaliyetleri sonucunda İslâm, Hindistan alt kıtasına bu şehir üzerinden geçmeye başladı. Meşhur tasavvuf müellifi Hucvîrî V. yüzyılın ikinci yarısında Lahor’da yaşamıştır. Yanı sıra bu dönem pek çok âlim, edebiyatçı, tüccar ve sanatkârın da yetiştiği bir dönemdir. Uzun yıllar bölge siyasi çekişmelerin odağı haline geldi ve XVI. yüzyılda Ekber Şah döneminde tekrar eski önemini kazanmaya başladı. Kısa süre içerisinde el sanatları, ipekçilik, dericilik, halıcılık, demir işçiliği ve silah üretiminde bir numaraya yerleşen şehir, ticari anlamda Ortadoğu ve Hindistan arasında bir köprü vazifesi görmeye başlamıştır. XVIII. yüzyılda Nadir Şah sayesinde imar ve kültür bakımından canlılık kazanan Lahor, bu tarihten sonra eski istikrarına bir daha kavuşamadı. Önce Sihler tarafından hâkimiyet altına alınan ve sonrasında 1947’ye kadar İngilizlerin yönetiminde idare edilen Lahor’da Müslümanların sosyokültürel varlık alanları iyice daraltıldı.
İngiliz sömürüsü altında şehirde İngiliz kurumlaşması yaygınlık kazanmıştır. Eski şehir kısmen yapısını korurken, Avrupai tarz ihtiyaçlara cevap verebilecek modern yapılar şehri bürümeye başlamıştır. Bu süreçte İngilizler ayrımcılık uygulayarak Hint milliyetçiliğinin yaygınlaşmasını sağladılar ve böylece Müslümanlar sosyal hayattan giderek uzaklaştı. Ancak yirminci yüzyılın başlarından itibaren çeşitli siyasal hareketler etkinlik göstermeye başladı ve şehir tekrar İslâm kültürü açısından ağırlığını koymayı başardı. Pakistan’ın İngiliz sömürgesindeki Hindistan’dan, yaşanan kanlı bir mücadele sonrası ayrılarak 14 Ağustos 1947’de kurulmasının ardından Pencap bölgesinin Lahor kısmı Pakistan’da kaldı ve bundan sonra şehir çeşitli siyasi karmaşalara rağmen gelişimini sürdürdü. Bugün on milyonu geçen nüfusu ve tarım ile dokumacılık sektöründeki ileri konumuyla önemli merkezlerden biri olarak dikkati çekmektedir.
Şehrin mimari yapısında İslâmî usûl eski eserler göze çarpmakla beraber Hindu, Farsi ve Orta Asya etkisi de hissedilmektedir. Her ne kadar Gazneliler zamanında yapılan eserler günümüze ulaşmadıysa da Babürlülerden kalma yapılar varlığını sürdürmektedir. 1566’da Ekber Şah tarafından yeniden yaptırılan Lahor Kalesi daha sonraki hükümdarlar döneminde çeşitli ilavelerle bugünkü göz alıcı haline kavuşturuldu. Ayrıca şehrin etrafı on üç kapılı muhteşem bir surla çevrilmiştir. Lahor’un başlıca camileri hemen hemen tamamı XVII. yüzyılda yapılan Meryem Zamânî, Moti, Vezirhan, Anaga, Kanboh ve yüz bine yakın cemaat kapasitesi ile dünyanın en büyük camilerinden biri olan Bâdşâhî (Padişah) Camii’dir. Bu camiler dışında yine çoğunluğu aynı döneme ait olan çok sayıda türbe bulunur. Bâdşâhî Camii’nin yanı başında bulunan ve Pakistan’ın millî şairi Muhammed İkbal’in yattığı türbe bunların en meşhurlarından biridir. Şehir ayrıca Babürlüler tarafından yaptırılan yürüme alanları ve ‘çarbağ’ denen göz alıcı bahçeleri içeren geniş bahçelere sahiptir. Bunlardan en önemlisi 1640’larda 320.000 m2 alan üzerine kurulan ve dört yüzden fazla şadırvan ve fıskiye, üç göl, su kanalları ve üç devasa terasa sahip olan Şâlâmâr Bahçesi’dir. Lahor Kalesi ve Şâlâmâr Bahçeleri UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer almaktadır. İkbal Parkı’nda yer alan ve Pakistan’ın bağımsızlık sembolü sayılan Minâre-i Pakistan isimli anıt kule, 23 Mart 1940’ta Hindistan’da yaşayan Müslümanların bağımsız bir Pakistan devleti kurma fikrini ilk kez beyan etmeleri anısına dikilmiştir. Yine Pakistan’ın milli şairi Muhammed İkbal, halkı Anadolu’ya yardıma çağıran tarihi konuşmasını 1919’da Lahor’da yapmıştı.
Vezirhanı Camii ve Lahor Müzesi de şehrin mutlaka görülmesi gereken yerlerindendir. Söz konusu camii muhteşem freskolarla göz alıcı bir çekiciliğe sahip iken, Lahor Müzesi estetik mimarisi yanında Babürlüler, Hindu-Pakistan ve İngiliz Sömürüsü dönemine ait çok sayıda koleksiyonun sergilendiği önemli bir kültür mekânı olarak dikkatleri çekmektedir. Ayrıca 200 yıllık bir geçmişe sahip olan Anarkali Pazarı da Güney Asya mıntıkasının halen aktif olan en eski pazarlarından biridir.
Ülkenin başkenti İslamabad’a dört saat uzaklıkta olan ve Karaçi’den sonraki en büyük şehir ünvanını elinde bulunduran Lahor, bilim ve eğitim alanında da önemli bir yere sahiptir. 1882’de kurulan Pencap Üniversitesi, Government College, King Edward Medical College, UET, Islamia College ve Kinnaird College gibi pek çok üniversiteye sahip olan Lahor Kâidîâzâm Muhammed Ali Cinnah Kütüphanesi’ne de ev sahipliği yapmaktadır.
Ülkedeki toplam sanayi kuruluşlarının 5’te 1’i Lahor’da bulunmaktadır. Özellikle tekstil, demirçelik ve kauçuk sanayi çok gelişmiş olan şehir, kara, hava ve demir yolları ağları sayesinde Pakistan’ın diğer bölgeleri gibi, Lahor da kapılarını Türk işadamlarına sonuna kadar açmış durumda. Şehirde özellikle güneş, su ve kömürden enerji üretimi, demir madenciliği, yol, konut ve işyeri inşaatı ile gıda ve deri işleme sektörlerinde yatırıma ihtiyaç var. 28 Gezi ulaşım sorunun büyük ölçüde giderildiği ve böylece çevre bölgelerin pirinç ve buğday başta olmak üzere tarım ihtiyaçlarının giderildiği önemli bir tarım merkezidir aynı zamanda. İstanbul ile kardeş şehir olduğunu daha önce söylemiştik. Bunun bir göstergesi olarak şehirde bir İstanbul Caddesi bulunuyor. İstanbul’da da aynı şekilde Vatan Caddesi’nde bir Lahor Yolu var.
Genel anlamda Pakistanlılar Türkleri çok seviyorlar. Bu ilgide her iki ülkenin de bağımsızlık mücadelelerinde birbirlerine verdikleri destek şüphesiz çok etkili olmuş. Hiçbir millet, başka hiçbir millete bu kadar saf duygular beslemiyordur herhâlde. Pakistan’a ayak bastığınız andan itibaren, sokaktaki vatandaştan üst düzey devlet yetkililerine kadar hemen herkes size yakın ilgi gösterebilir, buna şaşırmamalısınız. Türk olduğunuzu öğrenen bir kişi hemen sizinle sohbet etmek isteyebilir. Ne güzel! Keşke tüm Müslüman âlemi birbirlerine karşı böyle hissedebilse ve keşke Pakistan aynı karşılığı bizim insanımızdan da görebilse.
Aslında son iki-üç senedir genelde Pakistan ile özelde Lahor ile ilişkilerimiz ileri bir düzeye çıkma yolunda hızla ilerliyor. Pakistan’ın diğer bölgeleri gibi, Lahor da kapılarını Türk işadamlarına sonuna kadar açmış durumda. Söz gelimi yaklaşık 10 yıl aradan sonra ilk kez otoyol inşaatı için Türk şirketleri bu kent üzerinden Pakistan’a girmeyi hedefliyorlar. Ayrıca edinilen bilgilerden Lahor’da 40 hektar alan üzerine kurulacak olan dev bir ‘Helal Park’ projesini de bir Türk şirketinin üstlendiğini öğreniyoruz. Özellikle şehrin güneş, su ve kömürden enerji üretimi, demir madenciliği, yol, konut ve işyeri inşaatı ile gıda ve deri işleme sektörlerinde yatırıma ihtiyacı olduğu söyleniyor. Şunu da belirtmek gerekirse genel anlamda Pakistan hayvan varlığında ve süt üretiminde dünyada üçüncü sırada bulunuyor. Ayrıca Pencap eyaleti dünyanın en geniş sulama havzasına sahiptir.
Türkiye’den Lahor’a yatırım yapan şirketlerden biri de Albayrak Holding. Lahor kentinin çöp ve katı atık ihalesini kazanan Albayrak Holding, temizlik araçlarından 44 tanesini önümüzdeki günlerde Pakistan’a göndermeyi hedefliyor. Pakistan’a deniz yolu ile gönderilecek ilk parti temizlik araçları arasında 3 kepçe, 20 çöp aracı, 8 mini danper, 8 azura, 7 arazöz ve 3 danperli dorse bulunuyor. Bu çerçevede İstanbul’a gelen Pencap eyaleti Başbakanı Şahbaz Şerif ile Başbakan Yardımcısı Hacı Ahmet Hasan geçtiğimiz günlerde Albayrak Spor Kompleksi’nde sergilenen temizlik araçlarını inceledi. Temizlik araçlarını tek tek inceleyen ve Albayrak Holding Yönetim Kurulu üyesi Bayram Albayrak’tan araçların özellikleri ile ilgili bilgi alan Pencap Başbakanı Şehbaz Şerif bir ara çöp toplama aracının direksiyonuna geçerek bir süre kullandı. Şerif ayrıca Lahor projesi ile her iki ülke ticaretinin daha canlanacağını, Türk işadamlarını ise bölgede görmekten büyük bir memnuniyet duyduklarını vurgulamaktadır. 320 milyon dolarlık şaşırtıcı bir rakamla ihalenin tamamlandığını ve bunun kendileri için şok edici olduğunu söyleyen Şerif, İstanbul’un temizliğine önemli katkı yapan bir şirketle işbirliğinin Lahor için kazanç olduğunun altını çizdi. Albayrak Grubu Yeşil Adamlar Atık Yönetimi’nin Lahor’a göndereceği Atık Yönetimi araç ve ekipmanlarıyla birlikte Lahor’un çehresi olumlu yönde değişecektir. 2011 yılı Kasım ayında yapılan anlaşmanın kendileri için önemli olduğunu da söyleyen Şerif, İstanbul’un temizliğini gördükten sonra kendilerinin ne derece anlamlı bir anlaşmaya vardıklarının önemini kavradıklarını söyledi.
Pakistan’ın İngiliz sömürgesindeki Hindistan’dan, yaşanan kanlı bir mücadele sonrası ayrılarak 14 Ağustos 1947’de kurulmasının ardından Pencap’taki Lahor şehri Pakistan’da kaldı.