Vicdan… Her İşin Başı!
Yönetmen – Senaryo: Asghar Farhadi
Oyuncular: Peyman Muadi, Leyla Hatemi, Sare Bayat, Şihab Hüseyni, Sarina Ferhadi
Yapım: İran, 2011
Bir Ayrılık, Simin, Nader ve Termeh karakterlerinin etrafında işlenen bir boşanma sürecini konu alıyor. Film, İran yapımı ve geçtiğimiz Oscar Ödül Töreni’nde Amerikalılar tarafından En İyi Yabancı Film ödülüne layık görüldü, üstelik en güçlü rakibi İsrail yapımı Footnote’u geride bırakarak. Bir Ayrılık, başlarda İran otoriteleri tarafından benimsenmese de ödülden sonra filme yönelik yaklaşımlarda büyük bir dönüşüm gözlendi. Bunda filmin hemen her insan için geçerli olabilecek duyguları işlemesinin de rolü büyük.
Dünya sinema tarihinde, İran sinemasının kendine özgü bir yeri var. Sayısız İran yapımı başarılı film, sinema sanatının objektif kalemleri ve izleyicileri tarafından takdir ve beğeniyle karşılanıyor ve Hollywood yaklaşımının beyaz perdeyi domine ettiği günümüz şartlarında İran’ın kendine has sosyokültürel yaşamını yansıtabildiği için teşvik de ediliyor. Bunun en son örneği, geçtiğimiz Oscar Ödül Töreni’nde En İyi Yabancı Film dalında ödül alan Bir Ayrılık filmi. Devlet yönetiminin İran sinemasının başarısına çoğu kez umursamaz bir tavır takınmasına rağmen Bir Ayrılık, özellikle İsrailli rakibine üstün gelmesinin de etkisiyle ön plana çıkarıldı. Bu anlamda İsrailli sinemaseverlerin de son aylarda yoğun ilgisiyle karşılaşan “Bir Ayrılık”, En İyi Yabancı Film ödülünü İran’dan alan ilk film olması ve yakın rakibi İsrail filmi Footnote’u geride bırakmış olması nedeniyle filme ilginin artacağı öngörülüyor. Sadece son film değil, diğer rakipleri de güçlüydü: Belçika’dan Bullhead, Polonya’dan In Darkness, Kanada’dan Monsieur Lazhar da çok başarılı yapımlardı.
İranlı yönetmen Asgar Ferhadi’nin yazıp yönettiği “Jodaeiye Nader az Simin” (A Separation-Bir Ayrılık) filmi önceleri ‘Batılı yozlaşmış değerleri içeriyor’ diye eleştirilirken, ödülden sonra Bir Ayrılık’ın geçen yıl İran’da da pek çok ödüle layık görüldüğü medyada vurgulandı. Modern yaşantının standartlarına uyum sağlamasıyla, hem bireysel hem de kültürel anlamda farklı unsurları içinde barındıran, bir kız çocuğu ve yaşlı ebeveyniyle ilgili ailevi sorunlarla baş etmeye çalışan, boşanmak isteyen Tahranlı orta sınıf genç bir çifti konu alan filmi sinemaseverler izlemek için sinemaları doldurmuştu. Bu anlamda film amacına ulaşmış gözüküyor. Çünkü filmin yönetmeni Farhadi, filmi çekmek ve yaygınlaşmasını sağlamakla ilgili esas amacının İran’ı dünyaya tanıtmak olduğunu söylüyor.
“Bizler önemli bir ödül aldığımız için mutlu değiliz ya da film yaptığımız için mutlu değiliz (…) ama bir taraftan savaş çağrıları yapılırken, yabancılaştırma olurken, siyasetçiler birbirleriyle kavga ederlerken ve İran ülkesinin ismiyle müstesna kültürü unutulmuşken, bu ödülü kazanmış olmak ve adımızı duyurabilmek bizi çok mutlu ediyor… Siyasetin ağır baskıları altında kaybolmakta olan değerlerimizi hatırlamakta olduğumuz için çok mutluyum”. Bunlar, Oscar ödülünü aldıktan sonra konuşma yapan filmin yönetmeni Farhadi’ye ait.
Filmin konusu kısa şöyle: Simin, kocası Nader ve kızı Termeh’le birlikte İran’ı terk etmek istemektedir. Nader’in Alzheimer hastası babasını bırakmayı reddetmesi üzerine boşanma davası açan Simin, dava talebi reddedilince anne babasının evine gider. Termeh ise babasıyla kalmaya karar vermiştir. Nader kızına ve babasına bakması için hamile bir genç kadın tutunca başka sorunlar ortaya çıkar ve film bu sorunlar üzerinden Termeh’in psikolojisine yoğunlaşır. Aslında pek çoğumuzun da tahmin edebileceği gibi, filmi seyretmeden evvel afişi görünce İran rejiminden ve koca baskısından kaçmaya çalışan bir kadın ve kızı ile onları durdurmaya çalışan bir kocanın hikâyesi gibi düşünülebilir. Yine bir nebze de olsa İran rejimine hafiften bir eleştiri seziliyor filmde gerçekte asıl derdi bu değil filmin. İki şeyi göstermek istiyor film belki: Birincisi bir çiftin boşanma sürecinde çocukların anne ve baba tarafından düşürüldüğü durumun vicdansızlığı, ikincisi ise sahip olduğumuz inançlarımızın günlük davranışlarımıza yön vermede ne kadar etkili olduğu ve bu anlamda vicdan kavramının ön plana çıkışı. Bu yönüyle film, vicdan-vicdansızlık paradoksunu konu ediniyor denebilir. Nader babasına karşı vicdanının sesini dinlerken eşinden ayrıldığı zaman kızıyla ilgili vicdanının sesini bastırıyor. Bu ikilem filmin neredeyse bütün karakterlerine yayılmış durumda ve bu haliyle hepimizin, her birimizin günlük davranışlarımızda ne kadar çelişik davranabileceğimizi ancak buna rağmen eylemlerimizin bize ne denli tutarlı gelebileceğini de gösteriyor. Bu yönüyle ‘Bir Ayrılık’, bir karı-kocanın boşanmasının değil, içimizde yaşadığımız çelişki ve çatışmaların bizi etrafımızdan ayırmasının filmi.
Berlin Film Festivali’nde de hem Altın Ayı’ya hem de tüm oyuncu kadrosu için Erkek ve Kadın Oyuncu ödüllerine layık görülen Bir Ayrılık, İran sinemasının tartışmasız zirve noktalarından biri. Film geçtiğimiz Nisan ayında da İstanbul Film Festivali’nde gösterime girmiş ve çok beğenilmişti. Eğer izlemediyseniz Bir Ayrılık’ı mutlaka izlemenizi tavsiye ediyoruz.
Ödül aldığı ya da İran yapımı olduğu için değil, bu sene daha güzel bir film seyredemeyeceğimizden emin olduğumuz için…