Yukarı Mezopotamya bölgesinin masal diyarının Mardin ve şirin ilçesi Midyat… Ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı daracık sokaklarında, muhteşem taş işçiliğinin en güzel örnekleri arasında dolaşırken taşın taşolmaktan gurur duyduğuna şahit olursunuz adeta. Gümüşlere bezenmiş süslü ve mağrur bir gelin gibi gelip geçer gözlerinizin önünden bu şehir…
Medeniyetler beşiği, dillerin, dinlerin ve sanatın buluşma noktası Mardin, bir dağın tepesinden selamlıyor gelip geçen yolcuları… Daracık sokakları yüzyılların tanığı olan bu mistik şehir, en başta tarihi olmak üzere, mimarisi, kültürel yapısı ve sosyal dokusu ile tam anlamıyla bir dünya kenti… Altında akıp giden yemyeşil Mezopotamya’nın bekçisi edasıyla kalenin üzerine sıra sıra dizmiş taş evlerini… Öyle ki hepsi bir inci tanesi sanki ve dile gelmişler de anlatıyorlar bize Mardin’in hikayesini…
Tarihi MÖ 4500’lere uzanan Mardin (halk ara sında “Merdin” deniliyor), Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitani, Asur, Pers, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı’dan derin izler taşır yüreğinde…
Mardin’den yaklaşık 1,5 saat uzaklıkta yer alan ve tıpkı Mardin gibi bir müze kent olan Midyat da dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden biridir. Taş konakları, kemerli geçitleri, pazar yerleri, Süryani kiliseleri, hanları, manastırları, camileri ve çok çeşitli mimari yapıları ile Midyat, bugün yerli ve yabancı turistlerin adeta akınına uğruyor. Kültür turizmi için Mardin’e gelen Midyat’a uğramadan geçemiyor ki bir yanı eksik kalıyor sanki bütünün, birbirini tamamlıyor bu iç içe iki şehir… Kent, bu zengin kültürü tüm yozlaşmalara inat hala taşımaya devam ediyor… Şahidi olmak isterseniz bu masal diyarı muhakkak ziyaret edin…
Son zamanlarda Mardin adı geçince Midyat’ın öne çıkmasında “Sıla”, “Kara Duvak” gibi televizyon dizilerinin bu mekanlarda çekilmesinin de büyük payı var elbette. Sinema ve dizi sektörünün yönelimi, tüm dikkatleri buraya topluyor fakat gelin görün ki bu filmlerde yansıtılan şaşalı yaşamın izlerinden sokaklarda eser yok.
Midyat’ın daracık sokaklarında gezinirken o filmlerin aksine alabildiğine bir mütevazilik sarıyor insanı… Ancak Midyat’taki dizi turizminin yansımaları, sosyolojik açıdan incelenmeye değer boyutlarda. İnsanlar bu dizilerin çekildiği mekanları gezerken adeta mest oluyor, es kaza o sırada çekim yapılıyorsa çekimlerin aksamasına bile neden olabiliyorlar…
Mardin ve Midyat’ta en ilgi çekici el sanatı elbette ki yapılardaki göz alıcılığı ile dikkat çeken taş işlemeciliği… Neredeyse ölmekte olan bu sanat dalı, turistlerin yoğun ilgisi sebebiyle canlanmaya başlamış denilebilir. Mardin’in diğer el sanatları arasında çanak çömlek yapımı, demircilik, bakırcılık, semercilik, iğne oyaları, boyacılık(sibbeğ), dericilik(dabbağ), el nakışı, tohum iğnesi, yorgancılık, dokumacılık/ şalü şapik(bir dokuma türü), kilimcilik, halıcılık, semercilik, keçecilik, kakmacılık, semercilik ve sedef işlemeciliği bulunuyor. Bu sanatlardan pek çoğu Mardin’de yaşam savaşı veriyor. Mardin ve Midyat’ın telkari sanatı (gümüş işlemeciliği) bilinen en gözde el sanatlarından. Midyat deyince akla meşe, bıttım, antepfıstığı gibi ürünler ile kendine has acur ve kavun da geliyor. Ayrıca bir detay daha; dünyanın en kaliteli üzümlerinin yetiştiği bir kavşak noktasında yer alıyor Midyat…
Şehre imzasını atan mekanlar
Mardin ve Midyat, camiler, kiliseler, manastırlar, katedraller ile dinlerin kaynaşma noktası görünümünde, farklı kültürlerin bir arada yaşayabileceklerine dair harika bir örnek… Kentin inişli çıkışlı daracık sokaklarında gezerken buna adım adım siz de şahit olacaksınız. Keşfetmeyi size bırakıyor, sadece bu yapılardan birkaçını tanıtmak istiyoruz. Adı “kaleler” anlamına gelen Mardin, yakınında pek çok kale bulunduğu için bu adı almış. En ünlüsü Mardin kalesi, yüksekliği doğuda 1200 m. batıda 1800 m. olan bir tepe üzerinde bulunuyor. Cami ve ev kalıntılarını kalbinde gizliyor. 12. yy’da Artukoğulları tarafından yapılmış olan uzunluğu ve taş işlemeleriyle dikkat çeken Ulu Cami şehrin siluetini tamamlayan bir sanat şaheseri. Zinciriye Medresesi’nin güneydeki basamaklarla çıkılan taş kapısını görmeden sakın geçmeyin öyle ki bu kapı, taş işçiliğinin doruk noktası. Latifiye ve Şehidiye Camileri, Deyrulzafaran Şeyh Zırrar Camisi, Kasımiye Medresesi, Kırklar Kilisesi, Mar Mihail Kilisesi ve Hıristiyan dünyasının en eski kiliselerinden biri olan Deyrulzafaran Manastırı mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Mardin’e 8 kim uzaklıktaki manastırın en önemli özelliği, 4. asırda Hıristiyanlığın dini merkezi olması…
Mardin’den Midyat’a geçiyor, biraz da bu gezimizden bilgiler sunmak istiyoruz. Midyat’ın önemli tarihi yapıları arasında 1915 yılında yapılmış, minaresi Midyat taşından Cevat Pasa Camii, tarihi 1800’lere dayanan tek şerefeli Ulu Camii, 1915 yılında inşa edilmiş tek minareli tek şerefeli H. Abdurrahman Camii, Süryani Kilisesi tarafından Piskoposluk merkezi olarak kullanılan, aynı zamanda adı Mor Gabriel olarak da bilinen temelleri 379 yılında atılmış Deyrül Umur Manastırı, 10. asrın izlerini taşıyan Mor Smuni Kilisesi, tarihi 4. asra dayanan Mor Barsavmo Kilisesi, ilçe merkezinin en eski kilisesi olan Mor Aksanoya Kilisesi, en ilgi çekici kiliselerden Mor Sarbel Kilisesi, 1900’lerin başında inşa edilen Protestan Kilisesi, Katolik cemaatine ait olan Meryem Ana Kilisesi, Midyat Hıristiyanlarının merkez mezarlığını da bulunduran Mor Abraham Kilisesi, 6. yüzyılda inşa edilmiş olan Hah Katedrali, yazılı bir kaynak bulundurmamasına rağmen yüksek bir medeniyetin izlerini taşıyan Hah Harabeleri bulunuyor. Bir dip not daha belirtelim; Midyat’ta Mer yem Ana Kilisesi, Deyrül Umur Manastırı, Gelüşke Hanı ve kent müzesi en fazla gezilen mekanlar arasında yer alıyor.
Midyat’ta Taş İşçiliği’nin Büyülü İzleri
Mardin ve Midyat’ı gezerken evlerin içinin, dışının, kapılarının, pencerelerinin, sütunlarının, kemerlerinin, taşın sırrına ermiş ustalar tarafından oya gibi işlenmiş olduğunu görürsünüz. Taşçı geleneğe sıkı sıkıya sarılan Midyatlı ustalardan öğrendiğimize göre evlerin yapımında kullanılan bu taş normal taştan farklı özellikler arz ediyormuş. Kalter taşı ya da katori olarak adlandırılan açık renkli sarımsı bu taş, kolay kesilebilir olmasından dolayı rahat işlenebilir bir yapı sunuyormuş. Evlerde sıva malzemesi kullanılmaması dikkat çekici bir özellik. Belli zamanlarda taşları temizlemek için taş kırıntıları kum haline getirilerek duvarlar ovuluyormuş.
Hiçbir evin gölgesinin diğer evin üzerine düşmediği Midyat’taki daracık sokaklar, öyle bir intizam üzerine kurulmuş ki, evler güneş ışınlarının aksi yönde durduklarından dolayı yazın kavurucu sıcağında gölgelikler oluşturuyor. Ayrıca ilginçtir ki sıcak ve soğukta sertleşen taşlar, yazın serin kışın ise sıcak olmasına sebep oluyormuş.
Süslemelere göz attığınızda ise en çok işlenen motiflerin başında karanfiller, burmalar, üzüm salkımları, laleler ve beyaz güvercinler göze çarpıyor. Midyat evlerinin dışarıya açılan şahin bakışlı gözleri pencereler, iklim şartlarından dolayı küçük tutulsa da göz alıcı bir görünüm sergiliyor.
Midyat’ta son önemlerde taş işlemeciliği turistlerin yoğun ilgisi üzerine yeniden canlanmış, tarihi evler restore edilmeye başlanmış. Sevginin, hoşgörünün ve kardeşlik duygularının taşlara işlendiği özgün bir mimariye sahip olan Midyat’ta önce kaymakamlığın öncülüğünde bir taş atölyesi kurulmuş ardından da kurslar açılmaya başlanmış, şu anda Midyat’ta 8 adet taş işleme atölyesi faaliyetlerini sürdürüyor. Yaz aylarında gelen yoğun siparişleri karşılayamadıklarını belirten atölye yetkilileri, bu sektörün gelişmesinden hayli memnun. Çünkü Midyat’a özgü bu eşsiz sanat, hem varlığını korumaya devam ediyor hem de gittikçe daha çok insan bu sanattan evine ekmek götürüyor.
Midyat’ta konuştuğumuz bir taş ustası, taş yapılara artan ilgiyi şöyle özetliyor; “Bölge turizminin canlanması sanatlara olan ilgiyi de artırdı. Bu nedenle şu anda taş işçiliğine daha doğrusu taş yapılara büyük önem veriliyor. Eskiden genellikle Süryanilerin yaptığı bu sanat şimdi Müslümanlar tarafından da başarılı bir biçimde icra ediliyor. Yapımı normalden pahalıdır ancak binlerce yıllık taş yapıların hala sapasağlam ayakta olduklarını görürsünüz çünkü taş dirençlidir. Bu nedenle taş yapılar çok tercih ediliyor. Tadilatlarını yapıyoruz ya da sıfırlarını inşa ediyoruz. Bu canlılıktan çok memnunuz.”
Sanatın Güzelliklerini Seyreylerken…
Gelelim Mardin ve Midyat’ın diğer el sanatlarına… Tahta Oymacılığı, Mardin’de taş oymacılığı kadar ünlü bir sanat dalı. Kapılar, konsollar, divanlar, gelin sandıkları yapılır özene bezene… Mardin’in bir de Bakırcılar Çarşısı vardır. Bakır ürünlere, eskisi kadar rağbet olmasa da yaşatılmaya çalışılır bu sanatta büyük bir inatla. Tencereler, ibrikler, leğenleri çanaklar, kaşıklar, kepçeler… Basmacılık sanatına da şahit olursunuz, kök boya ile elle yapılmış tahta kalıplar kullanılarak ortaya konur perdeleri nevresimler, masa örtüleri, bohçalar… El emeği göz nuru iğne oyaları meşhurdur Mardin’in, becerikli kadınlarının maharetli ellerinden yansıyan… Merkez ve Midyat ilçelerinde çok eski yıllardan beri devam eden bir sanat dalı ise çanak ve çömlek yapımı. Yörenin kırmızı toprağı, küp yapımcılığına uygun olduğu için bu sanat dalı gelişim göstermiş. Testiler aynı zamanda evlerin kubbeli tavanlarında da kullanılmış. Bir zamanlar nice kervanların gelip geçtiği bu yollarda semercilik en gözde el sanatı iken bugünün şartları törpülemiş onu da, can çekişmekte adeta.
Yurdumuzun en önemli telkari merkezidir Mardin’in Midyat ilçesi. Bilinen diğer adı “vav işi” olan telkari yani gümüş işlemeciliği, literatürde “çift işi” olarak da geçer. Motiflere, kullanılan malzemeye göre çeşitlenen bu isimler, özünde aynı zarif işi anlatmanın farklı yollarıdır sadece… Midyat’taki küçücük atölyelerde, gümüş tellerle icra edilen ve göz kamaştırıcı eserler ortaya konan bu sanat ile kemer, şekerlik, bardak altı, mücevher kutusu, fincan zarfı, silah kabzası, sigara ağızlığı, tütün kutusu, tepsi, fotoğraf çerçevesi, anahtarlık, künye, kaşık, kibritlik, vazo, tespih, gondol, tepelik, yüzük ve daha pek çok objenin yapılabildiğine şahit olursunuz ve hayranlıkla izlersiniz hepsini bir bir…
Sözün özü; her noktası tarihten bir yaprak sunan, sanatla sarmaş dolaş olan, dostluk, kardeşlik ve barış kokan Mardin’de ve ruh eşi Midyat’ta gezmek bir bambaşka duygudur… Her şey ölçülü bir biçimde birbirine karışır; en başta ise şaşkınlık, hayranlık ve huzur…