Akıllı hastalıkları ve korunma yolları
İçinde bulunduğumuz çağda pek çok hastalığın giderek daha geniş kitlelere yayıldığına şahit olmaktayız. Hiç kuşkusuz kanser ya da kalp ve damar hastalıklarını birçoğumuz en sık görülen rahatsızlıklar olarak biliriz. Fakat son yıllarda yapılan araştırmalar, akıl hastalıklarının dünya genelinde görülen rahatsızlıkların yüzde 15’ini oluşturduğunu gösteriyor. Bu, akıl hastalıklarının, kanser ya da kalp hastalıklarından daha fazla görüldüğü anlamına geliyor. Uzmanlara göre akıl hastalıkları genel olarak en fazla ihmal edilen sağlık sorunlarının başında geliyor.
Akıl sağlığının bir tanımını yapmak oldukça güçtür.
Uzmanlar, nesiller boyu bunu tartıştılar. Akıl sağlığı, coşku veya çelişki olmaması hali değildir. Daha çok yaşamdaki geçişlere, yaralayıcı tecrübelere ve kayıplara karşı kişiliğinizin sağlam kalabilme yeteneğidir ve hatta hissi gelişmeye katkısı olabilmesidir. Akıl sağlığı olan kimseler, bütün çelişkileri ve üzüntüleri bastırmaya çalışmak yerine onları kabul etmeyi, anlamayı ve onlarla başa çıkmayı öğrenirler. Böylece yaşam devam edebilir. Görülüyor ki akıl sağlığının tarifi bir dereceye kadar çevreye ve kültüre bağlıdır. Değişik kültürlerde stresle başa çıkma yolları farklıdır. Örneğin, bir ülkede yakın bir akrabanın ölümünde feryat figân ağlandığı halde diğer bir ülkede hislerin gösterilmemesi sağlıklı sayılır. Bir kültürde çok tuhaf olarak kabul edilen davranış biçimi bir diğerinde tamamen hoş görülebilir. Bununla beraber günlük yaşamda kullandığımız anlamıyla akıl sağlığının belirli özellikleri vardır. Bunlardan ‘iş yapabilme’ olgusu en belirgin olanıdır. Akıl sağlığı olan bir kimse, ailesi ve arkadaşları ile sürekli ilişki kurabilir. İşinde ve evinde sorumluluk üstlenebilir. Sürekli bir iş sahibi olmak, çocuklara bakmak veya diğer faaliyetleri kapsayan bu sorumluluk türlerini çoğaltmak mümkündür. Bu çeşitliliğe rağmen akıl sağlığı olan kimselerin ortak noktası, yükümlülüklerini çevresindeki insanlarla uyum ve benzerlik içinde taşımalarıdır. Sağlıklı kimseler, diğer insanların ileride yapacakları hareketler üzerinden gerçeğe uygun tahminler yapabilirler. Teorik olarak sağlıklı olan kimsenin düşünme biçimi mantıklı ve makuldür. Akıl sağlığı yerinde olan bir kimsenin düşünceleri daldan dala atlamak yerine mantıklı olarak birbirini izler.
Yapılan araştırmalara göre akıl sağlığımızı tehdit eden en önemli sorunlardan biri de “insanı insan yapan” değerlerdeki aşınmanın ürkütücü boyutlara ulaşması.
Depresyon, şizofreni, obsesif kompulsif davranış bozukluğu ve anskiyete akıl sağlığı konusunda en sık rastlanan sorunlar.
Şurası bir gerçek ki akıl sağlığı küresel boyutta dikkat isteyen, hafife alınmaması gereken bir konudur. Üstelik iş yaşamının da en büyük sorunlarından biridir. OECD’nin 2008’deki raporuna göre dünya çapında meslek hastalıkları içerisinde ilk sırada yer alan kas ve iskelet rahatsızlıklarından sonra akıl sağlığı problemlerinin geldiği belirtiliyor. Türkiye’de de akıl sağlığı problemleri, işyerinde stres gibi konulara yeterince önem verilmiyor.
Çalışanların büyük bir bölümü yaşadıkları işyeri kaynaklı stres ve akıl sağlığı problemlerini istenmeyen sonuçlarla karşılaşmamak için gizliyorlar. Başta işsizlik olmak üzere patron baskısı, işyerinde kötü ve sağlıksız fiziki koşullar, işini sevmeme, düşük tatmin, yetersiz ücret, işinden olma korkusu, gelecekle ilgili endişe gibi daha pek çok nedenle stres ve psikolojik rahatsızlık yaşıyor. Bu durum, Türk çalışanlarının aile yaşantılarını ve sosyal yaşamlarını da olumsuz yönde etkiliyor. Yapılan araştırmalar işsizlerin ve aktif olmayanların çalışanlardan daha yaygın bir şekilde akıl sağlığı problemleri yaşadıklarını gösteriyor. Özellikle uzun çalışma saatleri, kıza zamanda aşırı iş, karmaşık görevler, yardım alacak meslektaştan yoksunluk, ayrımcılık, düşük iş tatmini, düşük ücret, kötü çalışma atmosferi, sosyal güvenceden ve iş güvencesinden yoksunluk gibi nedenler akıl sağlığı problemlerini artırıyor. İşten atılanların ve uzun süreli işsiz kalanların akıl sağlığı zarar görüyor.
Peki, akıl sağlığının kötüye gitmesinin belirtileri neler olabilir? Akıl sağlığının bozulmasıyla düşük enerji, uyku bozuklukları, iştahsızlık, baş ağrısı, karıncalanma, acılar ve ağrılar hissetmeye başlayabiliriz ve bu da kötüleşen fiziksel sağlığa davetiye çıkarmakla eş değerdir. İlişkilerimizin bozulması, işyerinde performans düşüklüğü de ruh halimizin değişmesiyle ilgilidir çünkü çabuk kızıp darılan, kolay odaklanamayan, ilgisiz, mutsuz, isteksiz kişilere dönüşürüz. Akli yönden sağlıklı olmak duygusal problemlerden muaf olmak anlamına gelmez. Akıl ve ruh sağlığı, psikolojik iyi hal anlamına gelir. Kendimiz hakkında ne düşündüğümüz, nasıl hissettiğimiz, hislerimizle nasıl başa çıktığımız ve zorlukları nasıl aştığımız gibi konular akıl ve ruh sağılığıyla ilgilidir.
Akıl sağlığının yerinde olması depresyondan, endişeden ve diğer psikolojik problemlerden uzak olmaktan öte; zorlukları, travmaları ve stresi kolaylıkla aşabilmektir.
OECD’nin 2008’deki raporuna göre dünya çapında meslek hastalıkları içerisinde ilk sırada yer alan kas ve iskelet rahatsızlıklarından sonra akıl sağlığı problemlerinin geldiği belirtiliyor. Türkiye’de de akıl sağlığı problemleri ve işyerinde stres gibi konulara yeterince önem verilmiyor.
Uzmanlar akıl hastalıklarının tedavisi konusunda yeni stratejilere başvurulmasını ve bunun için kaynak sağlanmasını istiyorlar. Önerilen yöntemlerden birisi, halktan kişileri akıl hastalığı belirtilerini tespit edebilecek şekilde eğitmek. Bu şekilde belirlenen kişi ve ailelerinin tedavi için sevk edilebileceği belirtiliyor.
Belki konunun bir başka yönüne dikkat çekmemiz gerekiyor. O da çocuklarımızın akıl sağlığını koruyabilmek için neler yapacağımız sorunudur. Yapılan araştırmalara göre çok fazla televizyon seyretmek ve internette aşırı zaman geçirmek çocukların akıl sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Araştırmalar, bu durumların çocuğu maddeci (materyalist) yaptığını dolayısıyla aileleriyle olan ilişkilerini ve ruh sağlığını etkilediğini ortaya koymaktadır.
Araştırmada televizyon dizileri ve sohbet programları yoluyla ünlülere “sürekli maruz” kalmanın çocukların akıl sağlığını bozucu etkiye sahip olduğu “hiç bir zaman olamayacakları kadar zengin ve çoğunlukla iyi görünümlü ünlülerin yaşamlarının ayrıntılarını bilmelerinin kaçınılmaz olarak çocukların buna özlemlerini artırdığı ve kendilerine güvenlerini azalttığı” belirtildi. Bunun yanı sıra televizyonlarda artan şiddet eğiliminin çocukları vahşileştirdiği ve aileleriyle gerginlik yaşamalarına neden olduğu ayrıca ticari baskıların çocukları erken yaşta cinsel deneyim yaşamaya iten nedenlerden biri olduğu belirtildi.