Nükleer teknoloji modern yaşamın ayrılmaz bir parçası olup, gelişen teknikler ile yaygın uygulama alanı bulmaktadır. İyonlaştırıcı radyasyon kaynaklarının tıp, endüstri, araştırma ve eğitim gibi konularda kullanımı ülkemizde her geçen gün artmaktadır.
Nükleer enerji konusunda yakın zamanda Japonya’da gerçekleşen deprem sonrası nükleer enerji santralindeki arızanın oluşturduğu felaketten dolayı da tartışılmaya başlandı. “Faydaları zararlarından fazla mı? Yeterli güvenlik önlemi almak mümkün mü? Atıklar nasıl depolanmaktadır?” gibi onlarca soru sorulmakta ve uzmanlar farklı beyanatlar vermektedir. Nükleer teknolojinin temeli atomun parçalanması üzerine kuruludur. En küçük yapı taşı olan atomun parçalanması ile kelime anlamını yalanlar duruma gelmiş ancak bu sayede nükleer teknoloji oluşmuştur. Nükleer enerji sadece atom parçalanması değil birleştirilmesi ile de elde edilebilir. Atomların parçalanmasına fizyon, birleştirilmesine füzyon denilir. Atom reaktörleri ve nükleer santraller kullanılarak bu işlemler gerçekleştirilmektedir. Parçalanmanın veya birleşmenin etkisi ile çok büyük enerjiler çıkmaktadır. Bu enerjilerin depolanması, elektrik enerjisine çevrilmesi de nükleer teknolojinin konuları içerisinde bulunmaktadır. Nükleer teknoloji ilk olarak dünya gündemine ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’de kullandığı atom bombası ile girmiş ve o tarihten beri de “nükleer” denilince hissedilen duygu bu talihsiz olayların etkisi ile olumsuz olmuştur. Ancak ikinci dünya savaşından sonra yapılan araştırmalar nükleer teknolojinin öldürücü olmayan amaçlarla da kullanılabileceğini ve hatta insan hayatını çok kolaylaştıracak bazı imkânlar yaratacağını göstermiştir. Bu tarihten sonra yapılan çalışmaların bir kısmı askeri gücü arttırmaya yönelik olsa da elektrik enerjisi üretimi, tıp, endüstri gibi alanlarda da yepyeni buluşlar ve teknolojiler geliştirilmiştir. Ancak yine de silah gücü olarak caydırıcı, korkutucu, tehlikeli ve etkili bir alana kaynaklık yapmaktadır.
Dünyada nükleer silah üretimi yapan ülkeler başta ABD, Rusya, İsrail, Çin, Hindistan, Fransa, İngiltere, Güney Kore, Pakistan’dır. Bu ülkelerin sahip oldukları nükleer silahların kullanılması Einstein’a atfedilen “4. Dünya savaşının taşlarla sopalarla yapılacağı” sözünü gerçekleşmesi anlamına gelecektir. Elbette taş ve sopalarla savaş yapabilecek insanların yaşadığı bir dünya kalacak olursa. Nükleer teknoloji ülkelerarası ilişkilerin boyutlarını değiştirmek anlamında da çok büyük öneme sahiptir. Bilindiği üzere nükleer güce sahip ülkelerin birbirleri ile ilişkilerinin gerginliği ellerindeki muazzam güçleri olan silahların korkutuculuğu ile ilişkilidir. İki nükleer gücün karşı karşıya gelmesi kazanmanın ya da kaybetmenin önemsiz olacağı tehlikeli ve sonuçları tahmin edilemez derecede yıkıcı neticeler doğuracaktır. Bunun da etkisi ile uluslar arası kuruluşların baskısı ve çoğu zaman ambargolar ile en güçlüler öteki nükleer teknoloji sahibi ülkelere yaptırım uygulamaya çalışmaktadır. İran, Pakistan, Kore’ye yapılanlar da bunun göstergeleridir.
Nükleer teknoloji ilk olarak dünya gündemine ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’de kullandığı atom bombası ile girmiş ve o tarihten beri de “nükleer” denilince hissedilen duygu bu talihsiz olayların etkisi ile olumsuz olmuştur.
Her teknolojinin fayda ve avantajları olduğu gibi zararları ve tehlikeleri de vardır. Nükleer enerji konusunda da durum değişmemektedir.