Güzelliğin berrak aksı : Anikya İznik Çini

anikya

Anikya İznik Çini, 17. yy’ın sonlarında bilgi ve belge bırakmadan tamamen yok olan İznik Çini sanatının, geleneksel yöntemler ile aslına uygun olarak, İznik’teki atölyesinde yeniden üretmek ve bu sanatı çağdaş tasarımlarıyla ülkemize ve dünyaya tanıtmak amacıyla kurulmuş.

Bugüne kadar duvar süslemelerinde veya evani (kap kacak) olarak kullanılan İznik Çinileri, 2000 yılında Anı Tasarım olarak faaliyete başlayan ve bugün Anikya markası ile çalışmalarını sürdüren Anikya İznik Çini’nin, Beylerbeyi’ndeki mekânında yeniden yorumlanarak, modern tasarımlarla, yeni kullanım alanlarında hayat buluyor. Anikya, kurumsal hediyelikler ve mimari çalışmalarının yanı sıra, tuval üzerine yapılan tablolar gibi çinili tablolar tasarlamaya ve uygulamaya başlayarak İznik Çini’sinin iç dekorasyonda da yerini bulmasını sağlamış.

Doğru markalaşmak…

Anikya ürünleri, dünyanın bir çok ülkesinde gerek hediyelik sektöründe, gerekse mimari sektörde gittikçe büyüyen iş hacmi ile yer almaya başlıyor. Ülkemizde bulunan Dünya Nato Zirvesi’ne katılan liderlere ve eşlerine yapılan özel tasarımlar, İznik Çinisinin tüm dünyaca tanınmasına imkân sağladı. Laura Bush, Ludmilla Putin, Anikya’nın tasarımlarını taşıyan dünya çapındaki önemli kişilerden iki örnek sadece. Bakü – Tiflis – Ceyhan boru hattı açılışı ve Akdamar Kilisesi açılışında da üst düzey misafirlere Anikya tasarımlarından hediye edildi. Anikya’nın çalışmalarının önemli bir kısmını da kurumsal hediyelikler alıyor.

Anikya’nın güzellikle uğraşıp yeniden güzellikler üreten çizgisinin temelinde iki hanımefendinin parmağı var. 2000 yılında Nejla Hanım, Anı Tasarım olarak hayalindekileri gerçeğe dönüştürmek üzere adımlar atarken; Sevinç Hanınmefendi de o sıralar Birleşmiş Milletler Gelişim Programı’nın Gönüllü İznik Sekreterliği’ni yapıyor. Çini ile ilgili Süleymanpaşa Medresesi, Çinicilik Çarşısı ve ardından atölye kurulması Sevinç Hanım’ın değerli çabaları ile olmuş.

Sevinç Hanım, başarılarının ardındaki sırrın doğru markalaşmak olduğunu vurguluyor. Proje bazında çalıştıklarını, müşterilere özel tasarımlar yaptıklarını ve işleri arasında kalite farkı gözetmediklerini, tüm projelerde kaliteden asla ödün vermediklerini söylüyor.

Hilmi Şenalp ile vapur iskeleleri, Gülhane’de İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi, Beşiktaş – Bakırköy Vapur İskeleleri Anikya’nın son dönemdeki çalışma başlıkları arasında…

Anikya’nın satış ve PR faaliyetlerini Sevinç Hanım yürütürken tasarım çalışmalarını ise Nejla Hanım yürütüyor. Firma, bir reklam ajansı gibi müşterilerine yönlendirmede bulunuyor. Sevinç Hanım’ın hazırladığı brief’in ardından 3 boyutlu çalışmalar başlıyor. Amaç ‘kültürel ürün pazarlamak’ olduğu için pazar değeri ve geleneksel öğeler aynı anda hesaba katılmalı.

Fonksiyonellik ve estetik bir arada

Nejla Hanım, hemen hemen bütün geleneksel sanatları mızda olduğu gibi fonksiyonellik ve estetiğin kendi ürünlerinde de bir arada olduğunu vurguluyor. Unutulmaya yüz tutmuş bir sanatı, dokunulan objeler olarak icra etmekte ve böylece hayatın içine katmakta olduklarını söylüyor. Bu yolla sanatçılarımıza istihdam sağladıklarını belirtiyor. Nejla Hanım; “Tüketilmeyen bir şey yaşamaz, sanat tüketildiği vakit sürdürülebilir oluyor.” diyor ve ekliyor; “Bakü – Tiflis – Ceyhan Boru Hattı Türkiye’den geçerken, buradaki sanatsal dokudan bir parça almak istediler. Biz de onlara bunu sağladık, dünyanın bir ucuna bir mesaj vermiş olduk; böylece boru hattı Türkiye’den tam anlamıyla geçmiş oldu”. Nejla Hanım, proje bazında tasarım çalışmalarını titizlikle yürüttüklerini, konu ile konsept arasında ince bir bağ kurduklarını söylüyor ve ekliyor “İTO için bir çalışma yapmamız istendiğinde, Kapalı Çarşı’yı İstanbul ticari hayatı için bir imge olarak düşünüp, uyguladık ve çok beğeni kazandı. Boru Hattı’nın logosu ile bizdeki geleneksel çini motiflerinden birini örtüştürerek yeni bir logo oluşturduk. Tüm bunları yapabilmek için arşivlere gidiyoruz, kütüphanelere giriyoruz.” “Tamamen elle yapılan bir süreç ile çiniler ortaya çıkıyor” diyen Nejla Hanım; “çağdaş yorumu taşıyıcı malzemelerde de uyguluyoruz. Endüstriyel noktaları modernize ediyoruz. Kendi içinde bir kontrast uyguluyoruz. Desenler o kadar ince matematiksel dengelere sahip ki; onları olduğu gibi kullanmak mecburiyetindeyiz. Ancak renk kombinasyonları uygulayabiliyoruz.”

Nejla Hanım mimar odaklı çalışmalarının artmasını temenni ettiklerini söylüyor. “Malesef mimarlarımız kendi çizgilerimize, geleneksel sanatlarımıza çok yabancı; bunları modernize edip uygulamaktan çekiniyorlar. Bu motifler karışık gözükebilir, fakat bunları sadeleştirmek de kendilerinin elinde.” Sonuç olarak mimarlar, kendi geleneksel sanatlarını iyi çalışmak zorunda.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir