İşitin ey yarenler, geçmişin geçmediği hali hazırda yaşadığı ve sükunetle, huzurla buluştuğu bir şehrimiz var ve o sizi bekliyor. Buyurun Odunpazarı kapılarını sizin için aralıyor.
Ünü dünyaya ulaşmış, şiirleri ile yüzyılları aşmış, her birerlerimizin ezberinde en azından bir iki dizesi bulunan Yunus Emre, bazı şiirlerine şöyle güzel bir hitapla başlar: İşitin ey yarenler. Kendisi de Eskişehirli ve dolayısı ile Odunpazarlı olan Yunus Emre’nin hitabı ile Odunpazarı hakkında ilk cümlem şu olacaktır: İşitin ey yarenler, geçmişin geçmediği hali hazırda yaşadığı ve sükunetle, huzurla buluştuğu bir şehrimiz var ve o sizi bekliyor. Buyurun Odunpazarı kapılarını sizin için aralıyor.
Kurşunlu Külliyesi Odunpazarı, klasik İslam şehirciliğinin iyi bir örneği olarak büyük bir külliye etrafında şekillenen sivil yapılardan oluşuyor. Şehre kimliğini ve hayat pratiklerini kazandıran bu ana yapı hiç şüphesiz Kurşunlu Camii. Sırtını verdiği dağın eteklerinde hâkim bir noktadan şehri izleyen Külliye’yi tamamlayan ana unsurları şöyle sıralayabiliriz; ilk yapıldığında bir Mevlevi dergâhı olan ve hâlihazırda kıblenin karşı duvarına denk gelen yerde ‘Ya Hazreti Mevlana’ yazısını barındıran ve bugün camii olarak hizmet veren Kurşunlu Camii bu bütünün ilk parçası. Hemen önünde kubbeli ve çeşmelerin olduğu dairesel yapının üzerinde fıskiyeli bir havuz bulunan şadırvan göze çarpıyor. Şadırvanın alt tarafından yüzünüzü Kurşunlu Camiine çevirdiğinizde sağda daha önce sıbyan mektebi olarak kullanılan ve bugün kütüphane görevi gören iki kubbeli bir yapı ve hemen solunuzda da Mimar Sinan’ın Eskişehir’deki tek hatırası Kervansaray’ı görebilirsiniz. Çoban Mustafa Paşa tarafından 1525’de yapılan Külliye’nin üst kısmında, bir zamanlar semahane olarak kullanılan kısım camii olarak konumlandırıldıktan sonra yapılan yeni bir semahane bölümü mevcut. Semahanenin sol kısmında bir lületaşı müzesi, sağ kısmında da ebru, hat ve tezhip ustalarının atölyeleri ve sergi salonları bulunuyor. Dilerseniz buradaki ustaların yaptıkları sanat ürünlerinden hediyelik eşya olarak satın alabiliyorsunuz.
Kurşunlu külliyesi Eskişehir içinde bir vaha gibi. Sizi zaman üstü çağlara taşıyan bir dinginliği var. Şadırvanın fıskiyesinden akan su bu alanı bir terapi bahçesine çeviriyor. Ağaçlar altında, kuş ve su sesleri arasında yaşı yetmişi geçmiş piri faniler, daha yedi yaşındaki çocuklar bu bahçede aynı huzur ve sükûnu paylaşıyorlar.
Kurşunlu camiin bahçe kısmındaki sütunların zeminlerinde yer alan tunç ve pirinçten yapılan metal bileziklerde yazılan Eski Türkçe yazılar dikkatimizi çekiyor. Ünlü hattatların hatlarını aratmayacak şekilde terkip edilmiş yazılar döneminin günlük hayatını raporlayan tarih notları gibi.
300 Yıl Aynı Evde Oturmak Kurşunlu camiinin şadırvanın bulunduğu kısımdan şehre doğru yürüdüğünüzde ilk uğrayacağınız adreslerden biri Hafız Ahmet Efendi Konağı. Bu konağın en önemli özelliği kuşaklar boyunca aynı aileye ait bireylerin bu evde yaşamış olması. Binanın yapılış tarihi 1717 olarak tespit edilmiş. Yapıldığı günden bu yana aynı ailenin bireylerinin meskûn bulunduğu yapıda bu yaşanmışlığın izlerini görebiliyor kendinizi sanki sizin de dedeleriniz burada yaşamış gibi evinizde hissedebiliyorsunuz. Özellikle konağın sakinlerinden Gülşen Hanım’ın ismi ile müsemma gülen yüzü, şen tavrı yolculuğunuzun en manidar, en keyifli anlarına dönüşebilir. Gülşen Hanım’ın hem lüle taşı ustası hem de Kurşunlu Camiin imamlığını yapmış ve aynı zamanda Mevlevi geleneğinin temsilcisi dedesi Hafız Ahmet Efendi’den kalan lületaşı baston görülmeye değer nadir ve kıymetli hatıralardan.
Odunpazarı’nda Kurşunlu Külliyesi’nin Mimar Sinan tarafından yaptırılan kısmı günümüzde cam atölyesi olarak kullanılıyor. Geleneksel Türk sanatı olan camcılık burada yeniden hayat bulmuş ve yeni icracılarına kavuşmuş durumda.
Tarihin cama yansıyan tarafı
Osmanlıyı oluşturan tebada bazı meslekler genel itibari ile aynı geleneği takip eden ve mümkün olduğunca aynı milliyetten insanlar arasında icra edilirdi. Ermeniler taş ve gümüş ustası, Rumlar mimar, Yahudiler kuyumcu ve Türkler de cam ustalığında mahirdiler. Odunpazarı’nda Kurşunlu Külliyesi’nin Mimar Sinan tarafından yaptırılan kısmı günümüzde cam atölyesi olarak kullanılıyor. Geleneksel Türk sanatı olan camcılık burada yeniden hayat bulmuş ve yeni icracılarına kavuşmuş durumda. Ziyaretçilerin ücretsiz olarak da izleyebildiği atölye de özellikle takı alanında uzmanlaşılmış. Sıcak ateşte eritilerek şekil verilen cam tam anlamı ile bir sanat eğitimi de gerektiriyor. Özellikle üniversite öğrencilerinin ve sivil halkın öğrenmeyi tercih ettiği bu sanat Odunpazarı’nda yeni bir iş ve sanat alanının da açılmasına imkan sağlamış.
Camcı sokak
Cam atölyesi ve camcılık şehirde bir geleneğin temsilcisi olmayı sokak isimlerinden de belgelemiş oluyor. Soyadım olan Camcı kelimesini bir sokak tabelasında okuyunca kendimi fahri Odunpazarlı hissettiğimi itiraf etmek isterim. Camcı sokak sokağından sonra sokak isimleri de dikkatimi çekti ve ilginç isimlere rastladım. Mücellit sokak, Türkmen Hoca sokak, Şehrin en görkemli evlerinden Osmanlı Konağının yer aldığı Yeşil Efendi Sokak, Çürük Hoca sokak, Tiryaki Hasan Paşa sokak bu ilginç ve şehir tarihi hakkında bilgi veren sokak isimlerinden sadece birkaç tanesi.
Bana mutluluğun resmini yapar mısın
Abidin Mutluluğun resmi tarifinin içinde insanların vazgeçilmezlerinden biri de hiç şüphesiz evdir. Pencereleri bir ufka baksın, günün her saati güneş görsün, bahçesi olsun, bahçesinde çiçekler açsın. Evin iç ya da dış duvarında mutlaka bir çeşme bulunsun; kuyusu, geniş bir eyvanı, eyvana açılan odaları olsun.