Yönetmen: Steven Spielberg
Senaryo: Tony Kushner
Oyuncular: Joseph Gordon-Levitt, Tommy Lee Jones,
Daniel Day-Lewis, Lee Pace, Sally Field
Yapım: 2012 – ABD
Oscar ödüllü bir yönetmenle Oscar ödüllü bir başrol oyuncusu bir araya gelince Oscarlık bir film çıkar. Daniel Day-Lewis ve Steven Spielberg’i bir araya getiren film, ışıkları Abraham Lincoln’ün üzerine tutuyor. Oscar’a 12 dalda aday gösterilen film, belli ki Lincoln’ün tarihi karizmasından nasiplenmeyi amaçlıyor.
Tarihi kişiliklerin filme konu olması sık rastlanan bir durum. Ancak tarihi kişiliklerin beyaz perde de başarılı bir şekilde yansıtılmasına aynı sıklıkla rastlamıyoruz. Bunda elbette herkesin zihninde farklı imgelere sahip olmaları önemli rol oynuyor. Bu türdeki kimi filmlerde makyaj kiminde kostümler kiminde ise konuşmalar tonlamalar öne çıkar. Binbir emek verilen tarihi kişilik filmleri neticede birçok kişiyi memnun etmekten uzak eserler olarak yerlerini alırlar.
Steven Spielberg imzasını taşıyan Lincoln filmi uzun diyaloglarla öne çıkan tarihi filmlerden birisi. Hikaye anlatım tekniğiyle standartların ötesinde bir iddia ortaya koyamayan film kadrosunda Daniel Day-Lewis, Joseph Gordon-Levitt, Tommy Lee Jones, Lee Pace ve Sally Field gibi isimlerle başarıya aday görünüyor. Oscar’a 12 dalda aday gösterilen film, belli ki Lincoln’ün tarihi karizmasından nasiplenmeyi amaçlıyor.
Köleliği kaldırılmasında ciddi çabalar ortaya koyan Lincoln’ün filminin bugünlerde arzı endam etmesi dünya konjonktürü hakkında da fikir veriyor. ABD’nin ilk zenci başkanı Barack Obama görevinin başında ve Lincoln filmi de gişelerde aynı başarıyı bekliyor ve hatta Oscar için en önemli adaylardan biri haline girmiş durumda. Filmin sinematografik iddiasını bir kenara koyacak olursak verdiği mesajlarla ABD’nin zayıflamakta olan yumuşak gücüne önemli bir katkı sağlayacağını söyleyebiliriz. İnsan hikâyeleri üzerinden dünya ile iletişim kurmayı benimseyen Amerikan devlet aklı Lincoln ile bu fırsatı tepe tepe kullanacak gibi görünüyor.
Lincoln filmini farklı gözlüklerle izlememiz mümkün. Bunlardan biri de liderlik gözlüğü… Abraham Lincoln savunduğu görüşleri hayata geçirmek adına zorlu mücadelelere girmekten kaçınmamış biri isim. Daniel Day-Lewis’in bu tarihi karakteri oynaması bir açıdan başarılı diğer açıdan ise riskili bir durum. Başarılı, çünkü aldığı Oscarlarla kalitesi tescil edilmiş bir oyuncu ve yine Oscarlı bir yönetmenle başarıyı kısa yoldan kazanabilmeyi hedefliyor. Riskli, çünkü her ne kadar tarihi bir kişiliği hem de tüm dünyanın bildiği bir tarihi figürü ortaya koysa da gündemi belirleyecek iddiadan uzak. Day-Lewis’in daha önce New York Çeteleri filminde sergilediği performans bu filmi izlerken hemen akıllara geliyor. Sally Field ise Abraham Lincoln’ün karısı rolüyle izleyicilerin karşısına çıkıyor. Steven Spielberg’in imza attığı önceki filmleri bir gösterge olarak kabul edersek Lincoln tüm ihtişamına karşın diğer filmlerinin gölgesinde kalıyor.
Yaşanan çalkantılı günler hareketli sahneler yerine uzun konuşmalarla yansıtılmaya çalışılmış. Bu da filmden büyük beklentiler içinde olan kişiler için hayal kırıklığı anlamına gelebilir. Tarihi filmlerin temel handikaplarından gerçeklere sadık kalma endişesi kurgusal olmayan bir tarzın daha çok öne çıkmasına neden olmuş. Tüm çekincelere karşın Lincoln’ü ihtişamlı bir şekilde merkeze alan film tarihe geçecek nitelikler barındırıyor.
Filmin konusuna gelecek olursak: Amerika Birleşik Devletleri’nin 16. Başkanı olan ve 1861-1865 yılları arasında yaşanan iç savaşa öncülük eden Lincoln’un son dönemlerine ışık tutuluyor. İç Savaş’ın zorlu günleri geride kalınca, Abraham Lincoln ile yönetim ekibi arasında fikir ayrılıkları da su yüzüne çıkıyor. En ciddi görüş ayrılığı ise kölelik konusunda yaşanır. Film bir liderin en yakınındaki kişilerle yaşadığı gerilimleri ve ilkeler etrafında sürdürülen mücadeleyi gözler önüne getiriyor.
Filmin senaryosunu Pulitzer ödüllü tarihçi Doris Kearns Goodwin’in çok satan kitabından ödüllü senarist Tony Kushner’in uyarlamış.