Savaş yorgunu kadim şehir : Trablus

trablus

Sirte, Misrata, Bingazi, Trablus, Aziziye… Bu şehirlerin pek çoğunu son yıllarda Libya’da yaşanan kaos ve iç savaş vesilesiyle her gün televizyonlardan duyarak ve görerek öğrendik. Bu sıkıntılı dönemde en ağır yarayı Trablus aldı şüphesiz. Trablus ya da Osmanlı dönemindeki adıyla Trablusgarp, Libya’nın başkenti ve en büyük şehri. Doğu Akdeniz kıyısında yer alan başka bir tarihi kent de aynı adı taşır. Latince Tripolis, Arapça Tarabulus adlarıyla bilinen bu iki kenti de Osmanlılar 16. yüzyılda fethetmiş ve Libya’dakine Trablusgarp (Batı Trablus), Lübnan’dakine ise Trablusşam (Doğu Trablus) adını vermişlerdi.

İstanbul’dan iki buçuk saat süren ve büyük bölümü Akdeniz üstünde gerçekleşen bir uçuşun ardından Trablus üzerinde alçalmaya başladığınızda, çorak ve sarı bir görüntü ile karşılaşmayı beklerken, yeşil ekili alanlar ve zeytinlikler ile karşılaşmak sizi şaşırtabilir. Ama Akdeniz kıyısında bir şehir olduğu hesaba katılırsa normal bir görüntü bu aslında. Gittiğimiz hiçbir yere önyargı-larımızı da götürmememiz gerekiyor. Libya’yı çöllerle özdeşleştirmenin getirdiği yanlış beklentiler gibi…

Havaalanından çıkıp şehre doğru yaklaşık 30 km süren yolculuğunuz sırasında ilk dikkatinizi çeken şey otoyolun iki yanındaki modern uydu kentler ve yerleşimler oluyor. Bazıları tamamlanmış ve yaşama geçilmiş, bazıları hala inşa aşamasındaki bu binaların büyük bölümü-nün Türk şirketlerince yapıldığını bilmeniz gerekiyor. Çünkü Libya’daki yeni yatırımların çoğu Türk şirketlerince yapılmış. Şehrin merkezine yaklaşıp otoyoldan ayrılınca, tam bir trafik karmaşasının içinde bulursunuz kendinizi. Kuralların olmadığı daha doğrusu uygulanmadığı bir trafik içinde nasıl ilerlenebildiğini ürkerek ve şaşkınlıkla gözlemlersiniz. Bu açıdan bakıldığında Trablus, ‘Her düzensizliğin kendi içinde bir düzeni var-dır’ ilkesinin en güzel müşahede edildiği yerlerden biri. Fakat Trablus’un sizi şaşırtabilecek yönlerinden birisi de trafikte erkek sürücü kadar bayan sürücü görebilecek olmanızdır. Hayatınızda görmediğiniz kadar da trafik kuralı ihlali görürsünüz. Ufak çarpmalar burada çok normal karşılanır. Arabadan dahi inmeden geçip gitmeniz gerekmektedir. Her an, karşınızdan, sağınızdan, solunuzdan ya da tepenizden geçebilecek arabalara karşı tetikte olmanız gerekir. İstanbul’un trafiğinde usta sürücü olmanın burada hiçbir hükmü yoktur. Burada yük-sek risk altında, araba kullanmayı yeniden öğrenirsiniz. Zaten Türk ehliyetiniz de burada geçerli değildir. Türk ehliyetinizi gösterip, bir de Libya ehliyeti almanız gerek-mektedir. Trafik, akşam 7 ila 9 civarı tıkanmaya başlar.

Şehrin M.Ö. 7. yüzyılda Fenikeliler tarafından kurulduğu tahmin ediliyor. Daha sonraları Kartaca, Roma, Vandal ve Bizans egemenliğine giren Trablus Hz. Peygamber’in irtihalinden 10 sene sonra Sahabe-i kiram efendilerimiz tarafından fethedilmiş.

Devrimden önceki resmi adı “Büyük Sosyalist Libya Arap Halk Cemahiriyesi” olan Libya’nın başkenti olan Trablus (Tripoli) aynı zamanda ülkenin en büyük şehridir. Tripoli (Üç Şehir) adını üç kıyı şehrinden alıyor: Sabrata, Leptis Magna ve Oya. Trablus şehri Oya’nın kalıntıları üzerine kurulmuş ancak gü-nümüze o dönemden sadece birkaç kalıntı ulaşabilmiş. Şehri gezerken gördüğünüz tarihi eserlerin çoğu Osmanlı ve İtalya egemenliği dönemlerine ait. Leptis Magna ve Sabrata şehirleri ise, tüm doğal yıpranma ve istilalara rağmen büyük oranda günümüze kadar gelmeyi başarabilmişler.

Trablus’un tarih öncesi dönemlerine ait Fizan çölleri ve bazı mağara duvarlarında bulunan resimler ve kalıntılar dışında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Şehrin M.Ö. 7. yüzyılda Fenikeliler tarafından kurulduğu tahmin ediliyor. Daha sonraları Kartaca, Roma, Vandal ve Bizans egemenliğine giren Trablus Hz. Peygamber’in irtihalinden 10 sene sonra Sahabe-i kiram efendilerimiz tarafından fethedilmiş. Yaklaşık 1000 sene sonra 1510’da Don Pedro Navarro tarafından istila edilen ve İspanyolların eline geçen şehir, İspanya Kralı II. Ferdinand tarafın-dan şövalyelere bırakılmıştır. Yavuz Sultan döneminde ülkenin Bingazi ve Tacura bölgesi Osmanlı yönetimine girmiştir. Kanuni döneminde Trablus’un fethiyle görevlendirilen Turgut Reis, 1551 Ağustos’unda şehri fethetmiştir. Ancak, Kanuni’nin kesin emrine rağmen şehrin beylerbeyliği sadrazam tarafından Murat Reis’e verilir. Daha sonra padişah emriyle Turgut Reis beylerbeyi olur ve Trablus’ta imar faaliyetlerine başlar, bölgedeki egemenliği korumak amacıyla yeniçeriler getirterek buraya yerleştirir. 17. yüzyılda Berberiler ve Hollandalılar arasındaki çatışmalardan yararlanan bu yeniçeriler, yönetimi ele geçirerek Trablus’ta Dayılar Yönetimi sürecini başlatırlar. Daha sonra Karamanlı soyunun bölgeye egemen olmasıyla Osmanlı yönetimi zayıflar. 19. yüzyıl başında Trablus, Cezayir ve Tunus korsanlarının Akdeniz’deki ABD gemilerine saldırması sonu-cunda yaşanan haraç krizi ABD ile savaşa neden olur ve bu savaş antlaşma ile biter. Kuzey Afrika’daki Osmanlı egemenlik alanlarının daralması ve sömürgecilik hareketleri sonucunda Trablus İtalyanlarca işgal edilir. Bu sürecin sonunda Ouchy Antlaşması ile Trablusgarp ve Bingazi İtalyanlara verilir.

1943 yılında İngiliz egemenliğine giren Libya, 1951 yılında ba-ğımsızlığına kavuşmuştur. Libya’nın bağımsızlığını kazanma-sıyla İdris Senusi kral ilan edilmiştir. Ülkedeki Senusi yönetimi Eylül 1969’a kadar sürdü. Bu tarihte Kaddafi yönetimindeki askeri darbeyle krallığa son verildi. Önce geri planda kalan Kaddafi, ihtilal sırasında yüzbaşı olan rütbesi albaylığa yükse-lince yönetimi eline aldı ve geçtiğimiz yıla kadar da Libya’nın lideri oldu. Bu süreçte özellikle de 80’li yıllarda ABD ile yaşanan sorunlar sonucunda uygulanan ambargodan ülke ekonomisi oldukça kötü etkilendi. Daha sonra yeniden toparlanmaya çalışan Libya, halk devrimi sonrasında tekrar başa döndü. Şu an ülkede hala bazı bölgeler tehlikeli sayılabilir. Ülkede herhangi bir kurala bağlanmamış bir silahlanma durumu mevcut. Siyasi ve ekonomik istikrarın tekrar kazanılması biraz zaman alacak gibi görünüyor.

Trablus’un doğu ve güney kesimlerinde modern beyaz yapılar; hurma zakkum ağaçlarıyla ve çiçeklerle süslenmiş caddeler yer alır. Batısı ise dolambaçlı ve kemerli sokakları işlek pazarları dükkânları ve güzel camileriyle eski bir Arap kenti görünümündedir.

Trablus’ta şehir içinde kısa bir tur… Trablus’un doğu ve güney kesimlerinde modern beyaz yapılar; hurma zakkum ağaçlarıyla ve çiçeklerle süslenmiş caddeler yer alır. Batısı ise dolambaçlı ve kemerli sokakları işlek pazarları dükkânları ve güzel camileriyle eski bir Arap kenti görünümündedir. Derme çatma evler ve yıpranmış yollardan oluşan şehrin batısındaki eski yüzünü gördükten sonra sahile ulaşıyorsunuz. Şehrin kıyısından doğuya doğru ilerledikçe lüks oteller ve limanı geçip, doğuya Tacura’ya doğru ilerlersiniz. Burada konumlandırılması bakımın-dan ilginç olan “Beş Şişe” adı verilen binalardan söz etmeden geçmemek gerekir. Beş tane binadan oluşan bu komplekse ne taraftan bakarsanız bakın sadece dört bina görüyorsunuz. Bu binalara “Şişe” denilmesinin ne-deni binaların şeklinin ters çevrilmiş şişeye benzemesi imiş. Osmanlı döneminden kalan kale ve günümüzde Merkez Bankası olarak kullanılan binayı geçtikten son-ra Türk Konsolosluğu’na ulaşıyorsunuz. Şehrin bu bölümü kendi koşulları içinde değerlendirildiğinde diğer yerlere göre çok daha modern ve temiz.

Kentin en önemli yapılarından biri olan Gurgi Camisi (1883) eski kentte bir Roma zafer takının yanındadır. MS 163’te Marcus Aurelius onuruna yapılan bu zafer takı eskiden kentin başlıca giriş kapısıydı. Trablus’un önemi 1911-43 arasındaki İtalyan egemenliği döneminde modern kesimiyle birlikte yapılmış olan limanın-dan kaynaklanır. Libya’nın petrolü de kapsayan dış ticaretinin büyük bir bölümü Trablus’tan yapılmaktadır. Şehir ayrıca zeytin, sebze, turunçgiller, tütün ve tahıl yetiştirilen verimli bir vahanın ticaret merkezidir. Balıkçılığın yanı sıra halıcılık ve deri tabaklama kentteki önemli sanayi kollarıdır.

Yol boyunca Tacura’ya kadar muhteşem ve upuzun bir kumsalı olan sahil bulunuyor fakat bu kadar güzel bir kıyının büyük bir bölümü atıl vaziyette ve oldukça bakımsız. Ancak Libya’nın bir turizm ülkesi olmadığını düşünürsek ve ülkede yaşayan insanların ekonomik ve sosyal durumlarını da değerlendirdiğimizde buna çok şaşırmamak gerektiğini anlıyorsunuz. Modern sosyal yaşamın alıştığımız anlamıyla neredeyse olmadığı bir ülkede sahilde lüks ve şık mekânlar görmeyi istemek biraz abartı bir beklenti olacaktır. Trablus’ta gezilecek, görülecek yerler var tabii ama sayıları oldukça sınırlı ve birkaç gün yeterli bunun için.

Birkaç yıl öncesine kadar ülkede çalışan çok sayıda Türk vardı. Resmi bilgilere göre çeşitli şehirlerde çalışan ve ya-şayan 30 bin Türk bulunuyordu Libya’da. Tabii devrim sırasında pek çoğu Türkiye’ye dönüş yapmak zorunda kaldı. Orada yaşamayı ya da kısa süreli konaklamayı düşünen yabancılar için en sosyal olabilecekleri mekânlar 4 ya da 5 yıldızlı oteller. Corinthia ve Rixos şehirdeki en büyük oteller olarak dikkatleri çekiyor. Şehirde dünya mutfağından restoranlar mevcut. Özellikle İtalyan ve Türk restoranları oldukça yaygın. Trablus ile ilgili dik-kati çeken unsurlardan birisi de havasının temizliğidir. Deniz kıyısında yer almasına rağmen insanı boğan bir nemin olmaması ve sanayinin azlığından kaynaklanan temiz havası rahat soluk aldırıyor insana. Masmavi gökyüzü ile yüksek binaların az olması nedeniyle hayatınız-da görebileceğiniz en muhteşem gündoğumu ve günbatımları Trablus’tadır.

Dağınık bir yapılaşma ve kurumlaşma olduğu için her aradığınızı bulamayabilirsiniz. Fakat ‘niye burada şu yok-bu yok’ diye sorgulamak, kendinizi mahrumiyet bölgesinde gibi hissetmenize neden oluyor. Aramakta olduğumuz her şey, bugüne kadar edindiğimiz alışkanlıklardan başka bir şey değil. Buraya yerleşmek gibi bir planınız varsa ve yaşam tarzınızı biraz olsun esnetirseniz Libya’ya uyum sağlamanın sanıldığı kadar zor olmadığını göreceksiniz. Libya, sanıldığının aksine hızla gelişiyor, değişiyor ve dışa açılıyor. Yaşanan kargaşa ve iç savaşa rağmen Libya ve özellikle çok önemli bir liman kenti olan Trablus, gelişime ve büyümeye olan potansiyelini her zaman korumaktadır. Trablus ve genel anlamda Libya’da devlet daireleri, bankalar ve okullar Cuma ve Cumartesi günleri tatil. Özel firmalar ise genellikle Cuma günleri tatil yapıyor.

Benzin gerçek anlamıyla, sudan ucuz. Ortalama bir arabanın benzin deposunu 7 Dinar (~8.5 TL.) civarına doldurmak mümkün. Bunun dışında fiyatlar, Türkiye ile hemen hemen aynı. Tekstil ve plastik ürünlerinin çoğu Türkiye’den geliyor. Türkiye’de bulunan birçok ünlü giyim markasını burada da bulabilirsiniz. Kozmetik, Türkiye’ye göre %25 civarında daha ucuz. Güzel kumaşlar ve takılar alabileceğiniz Kapalı Çarşı tadında kocaman bir Osmanlı Çarşısı var. Marketlerde Türk, İtalyan, İspanyol ve diğer Arap ülkelerinin ürünlerini bulmak mümkün. Türk gıda üreticileri piyasada yavaş yavaş artış göstermeye başlıyor.

Burada özellikle Trablus’taki ‘Old City’ denilen Eski Şehir ve çevresini gezmenizi tavsiye ederiz. Bingazi de mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Ayrıca Sab-ratha ve Leptis Magna, Mayıs-Ekim arası hem denize girilebilecek, hem de tarihi şehirleri olan bölgeler. Ülke-nin güney batısında bulunan ilk insanların mağaraları Ghat ve Akakous bölgeleri mutlaka görülmeli. Tunus da Trablus’tan çok yakın olduğu için arabayla iki saatte sınıra ulaşılabilir.

Trablus, çöl ikliminden bir miktar nasibini almakla birlikte çoğu zaman çöl iklimine göre nemli ve kışlar yağışlı geçiyor. Akdeniz iklimi kıyıda ağır basıyor. Nisan ve Mayıs aylarındaki kum fırtınaları dışında hava sakin oluyor. Ayrıca çöl deyip geçmeyin, biz Aralık, Ocak, Şu-bat aylarında insan resmen donuyor.

Her ne olursa olsun, Libya’daki toplumsal mutabakatın biraz daha yerleşmesini bekledikten sonra Trablus’u ziyaret etmenizi kesinlikle tavsiye ederiz.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir