Mimari kültür oluşturmak…
Ömer Bolat CEO | Albayrak Grubu Mimari, bir yapı ve şekil sorunu olmaktan ziyade bir kültür ve kimlik sorunu. Mimari; kültür ve medeniyetin dışa yansıyan yüzü. Tek yüzü değil üstelik. Bin bir yüzünden sadece biri. Tıpkı dil gibi kıyafet gibi hayat tarzı gibi ya da diğer pek çok sanat kolu gibi.
Tarihte 16’sı imparatorluk olmak üzere; Asya’dan Orta Avrupa’ya, Sibirya’dan Mısır’a dünyanın çok çeşitli yerlerinde pek çok devlet kurmuş bir milletin çocukları olarak, elbette ki çok yüce bir kültür birikiminin de mirasçılarıyız. Bu söylediklerimiz sadece övünçten ibaret de değil üstelik. Kültürümüzün silinmez izleri dünyanın dört bir yanında görülüyor hala. Gerek İngilizce, Arapça, Fransızca, Rusça, Macarca, Bulgarca, Farsça, Urduca, Korece gibi dillere Türkçe’den girmiş binlerce kelimede; gerek Orhun Yazıtları’ndan Taç Mahal’e, Harem-i Şerif’ten Selimiye’ye, Mostar Köprüsü’ne yeryüzüne çil çil dağılmış yüzlerce abidede; gerek Hoca Ahmed Yesevi’den Muhammed Bahaeddin Nakşibend’e, Hacı Bayram Veli’den Mevlana Celaleddin Rumi’ye, Yunus Emre’den Hoca Nasreddin’e, Aziz Mahmud Hüdayi’ye “Hakk” dostlarının gönül deryalarında; gerek İbn-i Sina’dan Cabir’e, Ali Kuşçu’dan Biruni’ye, Ebul Vefa’dan Farabi’ye, Evliya Çelebi’den Uluğ Bey’e, Akşemseddin’e her biri ayrı birer deha olan bilim adamlarının çığır açan eser ve icadlarında… Yer yer silik, unutulmuş hatta başkaları tarafından sahiplenilmiş hatıralar şeklinde, insalığın evrensel hafızasının tozlu rafl arında; yer yer ışıltılı abideler olarak hayatın ve dünyanın odağında.
Hani Grek mitolojisinde bir tasvir vardır: Atlas, kollarıyla sarmış, sırtında taşımaktadır dünyayı. Temsilcileri olduğumuz Türk-İslam medeniyeti de bir anlamda dünya kültür ve medeniyetini işte böyle dört koldan sarmış ve enginlere yükseltmiştir.
Mimari, belki de Türk-İslam medeniyetinin evrensel kültüre en görkemli katkılarını sunduğu alanların başında geliyor. Mimar Sinan ise mimarlık sanatının şahikasına çıkmış bir büyük deha. Türk-İslam kültürüyle yoğrulmuş karakteri, eserlerinin kendilerinden bile daha abidevi. Bir Süleymaniye bir Selimiye nasıl ki öyle kolay yapılmıyorsa; bir Sinan, bir Süleyman da öyle kolay yetişmiyor. Öyleyse vakit özümüze dönmenin vaktidir. Vakit; sıfat ve suretteki mananın izini sürüp, öze ulaşmanın vaktidir.
Necip Fazıl’ın ifadesiyle “Etrafına çil çil kubbeler saçan” bir medeniyetin temsilcileriyiz… Mimarimiz ve sanatlarımız; diğer pek çok medeniyette olduğu gibi bir kuru şekil ve ihtişam kaygısından ibaret değil. İş kubbelerin içini manayla doldurabilmekte…
Sinan’ı ve onun şahsında Türk mimarisini de; diğer her alandaki unutulmuş, kıymeti bilinmemiş gizli değerlerimiz gibi yeniden keşfetmemiz, keşfetmekle yetinmeyip; yeniden yorumlamamız ve neticede onların üzerine daha üstünlerini koyabilmemiz gerektiğine inanıyoruz. Sinan’ı ve onun şahsında temsil edilen o ulvi medeniyet mimarını ancak bu şekilde taçlandırabiliriz. İşte bütün bu sebeplerden dolayı; dergimizin bu sayısına kapak konusu olarak Mimar Sinan’ı seçtik. Türk mimarisi ve Sinan birer büyük derya. Ummanlara sığmayacak bu büyük şahsiyet ve birikim, elbette ki dergimizin sınırlı sayfalarına da sığmadı, sığamadı… Zaten bunun aksini iddia etmek, Sinan’a yapılacak en büyük haksızlık olurdu her halükarda. Sinan’ı ve Sinanları tanımak, tanıtmak hususunda büyük küçük, zengin fakir hepimize düşen vazifeler var. Bizler Sinan’ı kapağa alarak bu vazifemizi yerine getirdiğimiz inancında ve iddiasında değiliz. Olmamalıyız da zaten.. Bu olsa olsa okyanusa düşen bir küçük katreden ibaret bir ufacık katkıdır Sinan’ı ve Türk mimarisini anlamak adına.
Bu arada geçtiğimiz günlerde ebediyete intikal eden ekonominin mimarı, ilim ve fazilet insanı, hocaların hocası, güzel insan ve muhterem Prof. Dr. Sabahattin Zaim Hoca’mıza Albayrak Grubu olarak Allah (cc)’dan gani rahmet, yakınlarına ve tüm sevenlerine sabır ve baş sağlığı diliyoruz. Mekânı cennet olsun.
Ömer Bolat
CEO | Albayrak Grubu
Okumak için tıklayınız.