Tasarım teknolojiyle buluştu : Akıllı telefonlar

akillitelefon

Taklitler aslını yaşatır sözü, 2000’li yılların ikinci yarısında hayatımıza giren akıllı telefonlar için geçerli değil. Bir telefon üreticisiyseniz, başta tasarım olmak üzere tamamen özgün bir model üretmek yerine, başka üreticilerin tasarım özelliklerinden “esinlenirseniz”, başınız ciddi biçimde derde girebilir. Akıllı telefon pazarının büyük oyuncuları, yeni modellerinin tasarım bileşenlerini benzersiz kılmak için dev bir bütçe ile aylar süren Ar-Ge çalışmaları yapıyor. Her yeni fikir, ayrı ayrı patentleniyor. Üreticilerden biri herhangi bir şekilde başka bir markanın telefonuna benzeyen tasarımları kullandığında, ilk karşılaştığı şey postacının getirdiği ihtarname oluyor.

“Belirli bir gruba göre tasarlamak çok zordur. İnsanlar çoğu zaman ne istediklerini –siz onlara gösterene kadar- bilmezler.”

Çığır açan tasarımlarıyla ünlü Apple şirketinin merhum CEO’su, iPhone ve iPad gibi tasarım konusunda fenomen olan mobil cihazları teknoloji kullanıcılarıyla tanıştıran Steve Jobs’ın en ünlü deyişlerinden biri olan bu söz, aslında teknoloji dünyasında yapılan tasarımın da zorluğuna dikkat çekiyor. Pek çok alanda olduğu gibi, mobil cihazlar için de tasarım kavramı, daha önce var olmayan bir fikri ortaya koyabilmekle eşdeğer görülüyor. Öte yandan, akıllı telefonlardaki trendler baş döndürücü bir hızla değişiyor. Bu değişimden en çok etkilenen ise genelde tasarım bileşenleri oluyor.

Henüz kısa süre önce akıllı telefonlarda avuç içine sığan boyutlar makbuldü. Şimdi ise boyutlar öylesine büyüdü ki, artık kullanıcıların öncelikli beklentisi “tek elle rahat kullanılabilir” olması. Yarın, şu an öngörülemeyecek nitelikteki bir tasarım öğesi, diğer tüm telefon özelliklerinden daha önemli hale gelebilir. Bu keskin dönüşlerin en önemli örneklerinden biri de hiç kuşkusuz iPhone.

MacWorld 2007 etkinliğinde Steve Jobs tarafından tanıtılana kadar, çok az insan bir telefonun pürüzsüz ve akıcı bir arayüzle dokunmatik ekran deneyimi sunacağını tahmin edebilirdi. Jobs’ın “Bir iPod, bir telefon ve bir mobil internet bağlantı cihazı; bunlar üç ayrı cihaz değil! Biz buna iPhone diyoruz. Bugün, Apple telefonu tekrar icat edecek” gibi iddialı açıklamalarla duyurduğu iPhone, o günden bu yana mobil iletişim dünyasında oluşturduğu yeni bakış açısıyla eski Apple patronunu haksız çıkarmadı.

Başta Apple ve Samsung arasındaki davalar olmak üzere, pek çok teknoloji devi diğerlerini kendi tasarımlarını kopyalamakla suçluyor. Üstelik artık bu iddialarını yargıya taşımaktan hiç kimse çekinmiyor. Özellikle iPhone sonrası dönemde hayatımızı değiştiren akıllı telefonlar, mobil cihazların tasarım alanında çok daha acımasız bir arenada karşılaşmalarına neden oluyor. Peki, akıllı telefonlar öncesi dönemi hatırlıyor musunuz?

Sosyal medya ve diğer toplu iletişim kanallarının gelişmesiyle birlikte, yeni üretilen telefonların tasarımları da tüketiciler tarafından belirleniyor.

Dokunmatik tasarım, telefonu yeniden tanımladı

İlk olarak 1960lı yıllarda hava trafik kontrol cihazları için geliştirilen dokunmatik ekran teknolojisinin, akıllı telefonlarda yerini alma vakti gelmişti. Tuşların olmadığı ya da çok daha kısıtlı hale getirildiği bir telefonda, yazma işlevi ise sanal bir klavyeyle idare edilecekti. Sony Ericsson ve Nokia gibi üreticilerin çeşitli dokunmatik telefonları olmasına karşın, dokunmatik ekranın bugünkü popülaritesine ulaşması 2007 yılındaki iPhone tanıtımıyla gerçekleşti.

iPhone’un ardından, akıllı telefonların dış tasarımı –küçük farklılıklar dışında- bugün kullanmakta olduğumuz şeklini aldı. 2007 öncesinde üretilen telefonlar ile sonrasını yan yana iki fotoğrafta göz önüne aldığımızda, telefonların tasarım açısından yaşadığı yolculuk daha belirgin bir hal alıyor. Son 6 yılda üretilen telefonların birçoğu büyük bir dokunmatik ekrana, çok az düğmeye ve mat bir tasarıma sahip iken, 2007 öncesinde üretilen cihazlarda ise başta şekil ve renk seçimleri olmak üzere, ekran boyutları, tuş takımı dizilişi gibi birçok farklılık gözleniyor.

Modeller Farklı, Özellikler Aynı “İstiridye kapaklı” telefon, “bar tipi” telefon, “akıllı kapaklı” telefon. 2000li yılların başında üretilen bu telefonların ortak özelliği ise, tasarım özellikleri ne kadar değişirse değişsin, bugün kullandığımız cihazlarla kıyaslandıklarında çok kısıtlı becerilere sahip olmaları. Sesli görüşme, kısa mesaj servisi ve belki birkaç oyun… Tüm o renkli tasarımlara ve parlak tuş takımlarına rağmen, o dönemin telefonları bu özelliklerin çok da ötesine geçemiyordu.

Günümüzde ise bunun tam tersi bir tablo mevcut: Tasarım açısından adı konulmamış standartları benimseyen üreticiler, dış görünümü birbirinin neredeyse aynısı, ancak sundukları fonksiyonlar büyük değişiklikler gösteren modeller sunuyor. Dokunmatik olan her akıllı telefonun, hitap ettiği kitleyi iyi belirlemesi gerekiyor. Sosyal medyayı ağırlıklı olarak kullananlar internet özellikleri, Facebook ile uyumlu çalışma gibi özelliklere önem verirken; gittikleri her yere fotoğraf makinelerini veya kameralarını götürmek isteyenler ise telefonlarında öncelikli olarak fotoğraf çekim özelliklerini gözetiyor.

Mobil endüstriyi kullanıcılar yönlendiriyor

Mobil cihaz üreticileri bugün ortak bir yaklaşımı paylaşıyor: Kullanıcı deneyimi her şeyden önemlidir. Bir cihaz sahibi, telefonuyla yapmak istediklerini yapamadıktan sonra, cihazın boyutları, ekranının özellikleri ve diğer her şey önemsiz kalır. Yeni çıkan tüm modellerin tasarımını da bu kriter belirliyor. Daha hafif, daha ince veya daha şık görünümlü bir cihaz, piyasaya çıktığı ilk günlerde dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. Ancak tasarımını tamamlayacak nitelikte bir donanım ve kullanım özellikleri sunamıyorsa, kullanıcıların internet üzerinde yaptığı yorumlar satışlara yön verecek etkiye ulaşıyor.

Sosyal medya ve diğer toplu iletişim kanallarının gelişmesiyle birlikte, yeni üretilen telefonların tasarımları da tüketiciler tarafından belirleniyor. Diğer bir deyişle, yazının başında merhum Apple CEO’su Steve Jobs’ın söylediği “İnsanlar çoğu zaman ne istediklerini –siz onlara gösterene kadar- bilmezler” sözü bugün için geçerliliğini büyük ölçüde kaybetmiş olarak görülebilir. Yeni nesil tüketiciler, özellikle akıllı telefon ve tablet gibi mobil teknolojiler konusunda ne istediklerini çok iyi biliyor. Dahası, üreticiler de bunun farkında. Akıllı telefon üreticileri ve kullanıcılar arasında sosyal medya ile kurulan iletişim platformu, başta tasarım olmak üzere birçok açıdan mobil endüstrinin geleceğine yön veriyor.

Benzer konular

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir